Sıdk öyle bir sıfatdır ki, Allah bu sıfata sâhib olanları yani sâdıkları medhetmiş, bu sıfatın zirvesine çıkanları yani sıddîkları da peygamberlerle birlikde zikretmişdir. Sûre-i Nisâ'daki " مَن يُطِعِ اللّهَ وَالرَّسُولَ فَأُوْلَئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاء وَالصَّالِحِينَ" âyet-i kerîmesinde peygamberlerden hemen sonra sıddîklerin zikredilmesi bu mertebenin peygamberlik mertebesine en yakın mertebe olduğuna işâret eder.
Sıdkın üç çeşidi vardır. Birincisi dilde, ikincisi kalbde, üçüncüsü ise fiilde olanıdır. Meselâ münâfık diliyle doğruyu söyler ama kalbinde sıdkdan eser yokdur. Kimisi de dilinde ve kalbinde sıdk olduğu halde fiillerinde sâdık değildir. Kısacası sıdk, özün söze, sözün de fiile uygun olmasıdır. Sıdk, hem dînî, hem dünyevî işlere şâmildir. Daha doğrusu sıdkın dünyevîsi ma'nevîsi olmaz, sâdık her hususda sâdıkdır.
Cümle ehlullah, sıdka çok ehemmiyyet vermişler ve sâlikler için en üstün sıfatın sıdk olduğunu söylemişlerdir. Istılâhât-ı sôfiyyede sıdk, nefsin sıfatlarından külliyen arınmak demekdir ki tasavvufun gâyesi de budur. Ehlullahın beyânına göre, sâlik, nefsinden tamâmen arınmadıkça irşâda ehil olamaz çünkü nefsinden en ufak bir iz kalan kişinin sıdkı tam değildir.
Süvâr ol sıdk ile milk-i dilinden semt-i cânâne

Ahzâb Sûresi 23. Ayet:
YanıtlaSil"Müminler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.'
Nisa suresi, 69.ayet
"Her kim Allah'a ve peygambere itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimet ihsan ettiği peygamberler, dosdoğru kişiler, şehitler ve salihlerle birliktedirler. Bunlar ise ne güzel arkadaştır!"