İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri Kitâbü'n-Netîcesinde buyuruyorlar ki :
Kelime-i tevhîdde nokta olmadığı sırf noktadan ibâret olmakladır. Zîrâ tevhîd, vahdeti isbâtdır ve vahdet, 'ayn-ı noktadır. Ve Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem, ol vahdetin mazhar-ı tâmmıdır ki onun sânîsi ve mertebesinde müştereki yokdur. Ve kelime-i tevhîdin evveli “lâ” oldu. Zîrâ elif-lâm menzil-i iltifâfdır ki "kābe kavseyn"in hattı gibidir ve âhiri "hâ" oldu ki menzil-i iltikâdır. Yani “lâ”nın iltifâfı bidâyet cihetiyledir ki vücûb ve imkânın lâ-ta'ayyün ve ta'ayyün ile izdivâcıdır. Ve “hâ”nın iltikâsı nihâyet hasebiyledir ki cümle-i ta'ayyünâtın ta'ayyün-i hüviyyetine ve ondan lâ-ta'ayyün-i gaybe rucû‘udur, gerek ta'ayyünât-i cemâliyye ve gerek ta'ayyünât-i celâliyye olsun. Zîrâ bu 'âlem felekdir, yani halkadır ve her halkanın nihâyeti bidâyetine intihâ ve iltikâdır. İşte devr sırrı budur ki sırr-ı muhîtdir.
Ve Muhammed'in "mîm"inin devri dahi budur. Velâkin "mîm" sûretinde geldiği imkâna delâlet içindir. Pes, 'âlemde devr eden elif-i ehadiyyet vücûb ve "mîm"-i vâhidiyyet imkândır. Ve bu "mîm" ol "elif"in âyînesidir. Ve sûret-i 'âlem, sûret-i âdemden me’hûz ve sûret-i âdemiyyenin dahi ekmeli sûret-i Muhammediyye olmakla cümle-i suver-i 'âlem sûret-i Muhammediyye’den müstefâd olup "mîm"-i imkân ile "elif"-i ehadiyyeti cem‘ eylemişdir ki biri cem‘i ve biri farkı ve biri zâhiri ve biri mazharıdır. Bu ma‘nâdandır ki insân-ı kâmil cem‘u’l-cem‘ ehlidir ve onun hicâbı yine kendidir. Ve bir nesne kendine hicâb olmaz. İşte Hakk’a ve insân-ı kâmile göre hicâb yokdur. Zîrâ Hakk’ın insân-ı kâmile iltifâfı vardır. Ve nâkısa göre hicâb vardır. Zîrâ 'amâsı münkeşif olmamışdır. Ve bu makâmın başka misâli vardır, velâkin lisân ve kaleme gelmezler. Zîrâ kâsırlar tenzîh ve teşbîh bilmezler ve mazhariyyetin hükmünü anlamazlar. Pes, onlarla mukâvelenin netîcesi cedel olur, cedel ise menhîdir. Kâlallahu Teâlâ, "فَمَاذَا بَعْدَ الْحَقِّ اِلَّا الضَّلَالُۚ". Yani hakkı kabûl etmeyenin netîcesi dalâl olur.
"Bu vücûdum yoğ idi bir noktadan var eyledin
YanıtlaSilMustafâ'nın hürmetine bizi sen yâr eyledin
Zâtının envârını Mansûr'a gülzâr eyledin
Ya ilâhi sen var iken ben kime yalvarayım"