Sayfalar

27 Mart 2025 Perşembe

Bayezid Câmi-i Şerîfinde Sohbet - 25 Haziran 1983

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri bir Ramazan sohbetinde buyurdular ki : 

Beş vakit namaz kılmayıp, bayramdan bayrama namaz kılan, işte gündüz oruç tutmayıp, gece sahur yiyene benzer. Bayram namazı da kılmasın, gavur mu olsun adam. 
Hapsetmişler Bektâşî'yi, hapse sokmuşlar, oruç yedi diye. Pencereden bakıyor böyle dışarı doğru. Bakmış bir adam elinde koca bir karpuz böyle faşşşş faşşş yiyerek geliyor. "Şşşşt bana bak" demiş, "yeme ulan, içeri atarlar seni benim gibi. Bak ben oruç yedim diye içeri atdılar" filan. "Bana kimse bir şey yapamaz" demiş o aşağıdan. "Niye yapamıyor sana kimse bir şey?". "Ben gavurum" demiş. "Haaa" demiş Bektâşi, "keşke ben de gavur olsaydım yâhu, ne güzel oruç yerdim".

Bizim bu Çarşı'dan geçerken, bağırıyorlarmış peşinden, "Pezevenk gidiyor, pezevenk gidiyor, pezevenk gidiyor, pezevenk gidiyor", duyuruyorlar Bektâşî'ye, buradan geçerken. Bir gün gelmiş, Çarşı'nın kapısında durmuş, dönmüş Çarşı'ya doğru, "Pezevenk!" diye bir bağırmış. Herkes dışarı çıkmış ne oluyor diye. "Ulan birinize bağırdım, ne kadar çoksunuz!"

Hâfız Âsım Bey, "Efendi Hazretleri, her akşam burada hâfız efendiler okuyor, zât-ı âlîniz manâya vukûfunuz dolayısıyla aldığınız zevkle, bizim aldığımız zevk arasında çok fark var, çok büyük fark var. İnsan diyor ki, imkân olsa, hâfız efendiler okuyacakları yerleri söylemeliler, siz orayı îzâh etseniz, sonra hâfız efendi okusun" deyince Efendi Hazretleri buyurdular ki : 

O iş öyle olursa, okuyamaz ki hâfız. Ben başlayayım anlatmaya, bir âyeti akşama kadar anlatırım ben onu. Akşama kadar anlatırım ben, bir âyeti hem de. Akşam olur gene bitmez o. Oku orasını, ne diyor bak, Sûre-i Kehf'in sonunda, "قُلْ لَوْ كَانَ الْبَحْرُ مِدَادًا لِكَلِمَاتِ رَبّ۪ي لَنَفِدَ الْبَحْرُ قَبْلَ اَنْ تَنْفَدَ كَلِمَاتُ رَبّ۪ي وَلَوْ جِئْنَا بِمِثْلِه۪ مَدَدًا". Yaaa! Denizler dolusu mürekkep olsa, semâvât ve ard da kağıt olsa, bütün zî-rûh mahlûkât kâtip olsa, ağaçlar kalem olsa, yazarlar, mürekkepler tükenir, mahlûkât yorulur, kalemler biter, kağıtlar da biter hepsi, gene kelimetullaha nihâyet olmaz. Elhamdülillah, biz o işin hakkından geliriz.

Bugün hâfızlardan birisi okudu, Sûre-i İbrâhim'den, orada Şeytan'la cehennem halkının, kâfirlerin kavgası var içeride. Dram. Diyor ki, "فَلَا تَلُومُون۪ي وَلُومُٓوا اَنْفُسَكُمْۜ" diyor. "Beni ne levm ediyorsunuz" diyor, "bana ne saldırıyorsunuz, ben cehenneme giderken yanıma arkadaş topladım, siz de geldiniz" diyor, "benim kimseye zorla bir iş yapdırdığım yokdu, hepiniz bana tâbi oldunuz" diyor, "şimdi bana levm ediyorsunuz burada, küfür ediyorsunuz, levm ediyorsunuz, lanet okuyorsunuz. Kendinize okuyun laneti" diyor.

Toplanmışlar dervîşler, gitmişler Hazret-i Bayezid-i Bistâmî'ye, demişler ki, "Şeytan bizim îmânımızı alıyor" demişler. Çağırmış Hazret-i Şeyh Şeytan'ı, "Gel bakayım buraya, sen bunların îmânını alıyormuşsun". "Hâşâ Yâ Şeyh" demiş, "sen de bilirsin ki, bende o kudret yokdur" demiş, "almak isterim ama bende o kudret yok" demiş, "onlar atıyorlar, ben alıyorum" demiş. "Onlar atıyorlar, ben alıyorum" demiş. Hattâ Sûre-i Haşr'da bir âyet-i kerîme var, diyor ki, "İnsanoğluna Şeytan bir vesvese verir, insanoğlu da o vesveseyle küfre girer, Şeytan der ki, 'Ben senden berîyim, ben Allah'dan korkarım' der. Yaaa.
Bütün akıl erdiremediği de bu Şeytan'ın, düşünüyor taşınıyor, işin içerisinden çıkamıyor. Ben sordum kendisine. "Yâhu" diyor, "ben bir kere Âdem'e secde etmedim, kovuldum. Bu âdemoğulları Allahu Teâlâ kendisine secde etsinler diye emretdiği hâlde, beş vakit namaz da farz olunduğu hâlde, bunlar Allah'a secde etmiyorlar, bunları Allah niye kovmuyor?" diyor. Fenâ hâlde kızmış. "Ben bir kere Âdem'e secde etmedim" diyor, Allah beni kovdu, فَاخْرُجْ مِنْهَا فَاِنَّكَ رَج۪يمٌۚ fahruc minhâ fe inneke racîm buyurdu, beni kapı dışarı etdi" diyor, "bu insanoğullarına günde beş defa kendi zât-ı ulûhiyyetine secde etmekle emr ü fermân buyurdu, bunlar da namaz kılmıyorlar, beynamazlar". Bî-namazlar, beynamaz değil. Doğrusu bî-namaz. Galat-ı meşhûr beynamaz. "Bî-namazlar kılmıyorlar, onları Allah niye kovmuyor, lanetlemiyor, ben ona şaşıyorum" diyor Şeytan. Neden? Resûl-i Ekrem'den dolayı. Yaaa. O'nun ümmetiyiz ya, O'na hürmeten. 
Sonra, "Benim vücûdumun hilkati" diyor Şeytan, "rahmetdir Ümmet-i Muhammed için" diyor, "bana uymazlarsa, cennete giderler" diyor. Ben konuşdum kendisiyle, oturdum, uzun uzadıya. İki. "Benim size yapdığım iyilik bini aşkındır" diyor, "ama siz hiç farkında değilsiniz, her şeyi inkâr edersiniz" diyor. "Meselâ hacda bir adam muhrimken karısıyla cimâ etse, haccı ibtâl olur" diyor "beni becerirse rüyâda bir şey olmaz" diyor, "haccı tamamdır. Bak iyilik ediyorum size, gene yaranamıyorum" diyor, "iyiliğim var size" diyor. "Bana uymazsanız, cennete gidersiniz" diyor. "Bir hacı âilesiyle yatsa muhrimken, ne olur? Hac ibtâl olur. O kadar para gitdi, o zahmetler boşa gitdi. Ama benimle yatarsa, bir şey lâzım gelmez, haccı da sağlam olur, para da boşa gitmez" diyor. Yaaa, bak neler söylüyor.
Sonra bak gene, "Bir adam diyor başından nikâh geçdiyse, o adam zinâ ederse, şerîat hükümlerine göre o adam recmedilir" diyor, "itiraf ederse yâhud dört tâne şâhid gördülerse gözleriyle, sâlih kişiler, onu recmederler" diyor, "benimle zinâ ederse bir müslüman gece rüyâda" diyor, "bir şey lâzım gelmez. Bak ne iyilik ediyorum ben. Allah beni onlara iyilik olsun diye yaratdı" diyor. İki. "Nikâh geçmediyse zinâ eden müslümanın başından, kıçına yüz değnek vururlar" diyor, "hadd-i şerî vururlar. Benimle yatarsa bir şey lâzım gelmez. Sabahleyin gusül abdesti alır" diyor, "Körolası Şeytan! diye bir de bana bedduâ eder arkasından" diyor, "hem beni becerir, hem de bana bedduâ eder" diyor. 
Halbuki bizim bütün hocaefendilerin hepsi aleyhinde Şeytan'ın. Müdhiş aleyhindeler. Şeytan şöyle, Şeytan böyle, Şeytan aleyhi'l-la'ne filan. Halbuki câiz değil, Şeytan'a sövmek. Allah'ın kitâbıyla söylenebilir, "eûzübillahi mine'ş-şeytâni'r-racîm" diyeceksin, o kadar. "Şeytan'dan Allah'a sığınırım" diyeceksin. Öyle lanet manet okunmaz. Cenâb-ı Hakk okursa eğer, o vakit Allah'ın kitâbıyla oku. Sakın hâ! 
Herifin birisi hep duâ edermiş. Lanet edermiş Şeytan'a, hep duâ edermiş, "Yâ Rabbi, bana şu Şeytan'ı gönder". Herkes Allah'a sığınıyor, o sofu, câhil adam çünkü, "Şeytan'ı bana gönder, ben şuna göstereyim gününü" dermiş. Bir gün duâsı müstecâb olmuş, bir adam gelmiş, "Merhabâ arkadaş" demiş, "merhabâ". "Geldim işte" demiş. "Kimsin sen, kiminle müşerref oluyoruz?". "Şeytanım ben" demiş. "Hangi Şeytan?" demiş sofu, "yâhu sen Şeytan'a benzemiyorsun hiç, biz Şeytan'ı boynuzlu, kulaklı, kuyruklu biliyoruz, sen bize benziyorsun". "Fırça düşmanın elinde, beni öyle gösterirler" demiş. "Âdem'e secde etmeyen Şeytan benim işte. Sen Allah'a duâ etmişsin, Allah bana emr ü fermân buyurdu, git o kuluma, git konuş görüş diye, ben de geldim işte" demiş. "Yaaa, demek Şeytan sensin hâ" demiş, "almış eline sopayı eline, bir girişmiş Şeytan'a, bir saat, iki saat, üç saat, Şeytan'ın kafasını gözünü kırmış ama adam da yorulmuş iyicene. Su içinde kalmış herif. Üç saat halıyı döverse bir adam ne olur? Şeytan'ı halı döver gibi dövmüş herif. Üç saat sonra adam dövmekden yorulup elini çekince, Şeytan demiş ki, "Duâ et ki ömrün yüz sene senin" demiş, "yoksa ben sana yapacağımı bilirdim" demiş. "Sen beni öldüremezsin, Allah beni yevm-i yüb'asûn'e kadar kürre-i ardda bırakdı" demiş, "duâmı müstecâb kıldı, ben kıyâmet gününe kadar kürre-i ardda bâkîyim". "وَاِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ اِلٰى يَوْمِ الدّ۪ينِ ve inne 'aleyke'l-la'nete ilâ yevmi'd-dîn", değil mi? "Hem de Allah'ın laneti bana kıyâmet gününe kadardır, sonrası var, arkası var onun" demiş. Sofu bozulmuş. Ben yüz sene mi yaşayacağım" demiş. Namaz, oruç filan şöyle dursun, ben biraz otlayayım bakayım da şöyle doksan dokuzuncu senede döneriz, istiğfâr ederiz" demiş, bozmuş herif sofuluğu. Nerede ölmüş biliyor musun? Şarap fıçısının başında ölmüş. Îmânını selb etmiş onun. 
Onun için uğraşmaya gelmez. Yezîdiler var şarkda, Mardin tarafında, Beytüşşebab civârında Yezîdiler vardır. Onlar Melek-i Tâvûs derler Şeytan'a. Ve Şeytan'a taabbüd ederler. Akıllı adamlar. Ben konuşdum şeyhleriyle, dedi, "Siz Allah'a ibâdet yapıyorsunuz, Allah hep hayır yapar, şer yapmaz. Şerrin hâlıkı Şeytan'dır, biz Şeytan'a ibâdet yapıyoruz ki bizi şerre götürmesin diye. Öyle paçayı kurtardık biz" dedi. Ben konuşdum adamla. Dedim, "Ulan iki hâlık oldu bu, birisi şer hâlıkı, birisi hayır hâlıkı". 

O akşam Efendi Hazretleri iftara davetliydi, o yüzden her zamankinden daha erken kalkılması îcâb ediyordu. Tam sohbetin en zevkli yerinde, o sıralar Efendi Hazretlerinin şoförlüğünü yapan Yûsuf Abi gelince Efendi Hazretleri buyurdular ki :

Geldin mi evlâdım Yûsufçum, nereden geldin be! Allah'dan geldin gene Allah'a gideceksin gâlibâ. Nice şeyler anlatacakdım bu akşam, zevklendim, sen geldin. Nereden geldin! Nereden çıkdı bu iftar be sen de Allah'ını seversen. Lillâhi'l-Fâtiha! 
www.muzafferozak.com

2 yorum:

  1. Her kim Rahman'ın öğüdüne karşı duyarsız olursa, Biz ona bir şeytan salarız. Artık şeytan onun yakın arkadaşı olur.

    وَمَنْ يَعْشُ عَنْ ذِكْرِ الرَّحْمٰنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَاناً فَهُوَ لَهُ قَر۪ينٌ

    Ve men ya'şu an zikrir rahmani nukayyıd lehu şeytanen fe huve lehu karin.

    Zuhruf/36

    YanıtlaSil
  2. Keyifli anlatımınız ile Efendi Hazretlerinin manevi huzurunda olmanın nasıl bir neşe, nasıl bir vuslat olduğunu bir nebze de olsa hissettirdiğiniz için gönülden teşekkür ederim. Allah emeklerinizden razı olsun.. 🌹

    YanıtlaSil