Şöyle bir imkânımız olsa, denizdeki balıklarla konuşabilsek, "Yâhu siz bu soğuk, karanlık ve havasız yerde nasıl yaşıyorsunuz, yukarıda pırıl pırıl bir güneş var, yukarısı gâyet ferah, aydınlık, yukarıda bol bol oksijen var, siz burada nefes almak için çile çekiyorsunuz" desek onlara, bize ne der balıklar? "Haydi canım nereden uyduruyorsunuz bunları, bizim keyfimiz tıkırında, işimiz iş kaşığımız gümüş" filan demezler mi? Katiyyen kabûl edemez balıklar, yukarıda böyle bir hayat olduğunu, böyle bir aydınlığı, sıcaklığı, oksijen bolluğunu filan.
Yine benzer şekilde, toprakda yaşayan böcekler için düşünelim. Sorabilsek onlara, desek ki, "Yâhu siz burada ne debeleniyorsunuz, dünyâ uçsuz bucaksız, başı bulutlara değen dağlar var, uçsuz bucaksız okyanuslar var, ay var, güneş var filan". Ne diyebilir onlar bize? "Haydi canım olur mu öyle şey. Dünyâ bundan ibâretdir işte, hayât bizim hayâtımız" filan diyecekdir.
Misâlleri çoğaltmak mümkündür. Hepsi de bize aynı hakîkati ifâde eder. Yani her mahlûkun kendisine göre bir idrâki vardır. Bakteriler, virüsler, bitkiler ve hayvanlar âleminden habersizdirler. Bitkiler ve hayvanlar da, insanlık âleminden habersizdirler. Denizdeki balığın aydan güneşden haberi yokdur. Tarladaki öküzün trenden, gemiden haberi olmadığı gibi.
İnsanlar için de geçerlidir bu kâide. Her insanın idrâki aynı mertebede değildir. Meselâ süt emen bir çocuğa desek ki, "Yâhu sen bıkmadın mı bu sütden, çok lezzetli yemekler var, havyar var, istakoz var, kuzu pirzolası var" desek, bizi tersler, kabûl etmez söylediklerimizi, aklı almaz çünkü, idrâki kıtdır. Yâhud bir filozofa veya bir bilim adamına sorsak, "Aşkı tarîf et" desek, edemez. "O benim işim değil" der. Bir fizikçiye, isterse Nobel ödlü almış olsun, "Bize rûhu îzâh et" desek, "Ben o işden anlamam, o metâfizik bir mesele" der. Çünkü onun dünyâsı fizikden ibâretdir. Tıpkı balığın dünyâsının denizden ibâret olması gibi.
İşte bu yüzden, manevî meseleleri herkes idrâk edemiyor. Çünkü her şeyi akılla halledebileceğini zannediyor insan. Aklın ötesinde pek çok şey olduğunu, aklın erişemediği âlemler olduğunu bilmiyor. O yüzden kimisi îmâna dâir meseleleri idrâk edemiyor, kimisi âhirete taalluk eden şeyleri anlayamıyor, kimisi rûhânî meselelerde bî-idrâk kalıyor, kimisi aşkdan bî-haber. İdrâk edemediğini bilip, itiraz etmese mesele yok. Çünkü belki ileride kendisini geliştirebilir, daha yüksek bir idrâk mertebesine geçebilir. Ama ekseriyâ öyle olmuyor, çoğu insan, idrâk edemediği şeyi inkâr ediyor. O zaman ilerleme imkânı kalmıyor. Ömrü boyu sütden başka gıdâ almayan bir insan gibi oluyor.
Ve ömrü hebâ olup gidiyor...
YanıtlaSilNe güzel ifade etmişsiniz.. İnşallah bizler de idraki açılan, anlamaya gayret eden kullardan oluruz.. Allah bizlere de hikmetle bakabilecek gönül gözü versin. İdrak edemediğimizde sabretmeyi, inkâra geçmeden öğrenmeyi nasip etsin.. 🤲🏻🌹
YanıtlaSilAklıma Bab Aziz filmi geldi.
YanıtlaSil######
-Hassan , seni bekliyordum.
-Beni mi bekliyordun?
-Ölümüme şahit olman için.
-Neden ben? Ben ölümden çok korkarım.
-Kesinlikle. Anne karnında karanlıktaki bebeğe denseydi ki : " Dışarıda aydınlık bir Dünya var, yüksek dağlarla dolu , büyük denizleri olan , dalgalanan düzlükleri olan , çiçekleri açmış güzel bahçeleri olan , dereleri olan , yıldızlarla dolu bir gökyüzü ve alevli güneşi olan... Ve sen bu mucizelerle yüzleşmek yerine karanlıkta çevrilmiş oturuyorsun..." Doğmamış çocuk bu mucizeler hakkında hiçbir şey bilmediği için hiçbirine inanmayacaktır. Tıpkı ölümü karşılarken bizim gibi. İşte bu yüzden korkarız.
Ölüm her şeyin sonu olduğu için , içinde ışık barındırmaz.
Ölüm nasıl olur da başlangıcı olmayan bir şeyin sonu olur?
- Hassan , oğlum. Benim düğün gecemde mutsuz olma.
-Düğün gecen mi?
-Evet , sonsuzlukla olan evliliğimin .
https://youtube.com/watch?v=xbpsW2_SZdI
Bugün bir kere daha anladım ki,dediğiniz gibi çoğu insan, idrâk edemediği şeyi inkâr ediyor.O zaman da kendi çizdiği sınırlar içinde yaşamını idâme ettiriyor.Herkesin kendine göre bir idrâki var,yapacak bir şey yok.Hakîkat boyutunda bir idrâke sahip insanlar da çoğu zaman anlaşılmamış,az anlaşılmış veya yanlış anlaşılmış.Bu da onların kaderi.Ama en azından kendi gibi olanlar az olsada varmış etraflarında.Bu devirde de vardır muhakkak lâkin neredeler ve Onlar nasıl bulunur?Ya da illâ ki cisimle mi olur bu birliktelik başka yolu yok mudur?
YanıtlaSilBazen ezber bozulabiliyor galiba,Allahûalem!