Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri bir hutbelerinde şöyle buyurdular :
Allahu Zü'l-Celâl ve Tekaddes Hazretlerini dilleriyle tevhîd eden, O'nun vahdâniyyetine, birliğine, kudret ve kuvvetine kalbiyle inanan ve kalbiyle tasdîk eden, cümle enbiyânın risâletini tasdîk eyleyip, cümle enbiyâlar serdârı Muhammed aleyhi's-salâtü ve's-selâm, rahmeten-lil-âlemîn, sebeb-i hilkat-i Âdem, sebeb-i îcâd-ı âlem, ins ü cin peygamberi, gökde ve İncil'de Ahmed, yerde Muhammed ismiyle tesmiye olunan sallallahu aleyhi vesellem ve kıyâmet gününde Mahmûd ismiyle yâd edilecek olan nebîler serveri, sevgili peygamberimiz, Allah'ın sevgilisi, mahbûb-ı rabbânî Hazret-i Muhammed'i herşeyinden ziyâde seven, canından, malından, rütbesinden, kasasından, kesesinden, evlâdından ziyâde severek îmânını kemâline erdirenler!
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi, canından, malından, kasandan, kesenden evlâdından, nefsinden ziyâde sevmedikçe îmânın kemâle ermez. İşin başı bundadır.
Muhabbetle olmuşdur Muhammed hâsıl
Muhammed'siz muhabbetden ne hâsıl
İşin başı aşk ile başlamış, muhabbetle başlamış, muhabbetden Muhammed zuhûra gelmişdir, sallallahu aleyhi vesellem. Îmânını kemâle erdirmek istersen, bu âlemde, cennât-ı âliyâta dâhil, mazhar-ı zât olmak dilersen, Zât-ı Âlî'ye yücelmek istiyorsan, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz Hazretlerini herşeyinden ziyâde severek bu sermâyeyi edin. Bundan daha yüce bir sermâye yokdur, dünyâ ve âhiretin miftâhı bundadır. Hazret-i Muhammed aleyhi's-salâtü ve's-selâmı sevmekdedir.
Sevmek ve sevmemek insanların irâdesinde değil. Yani kalbin meyli insanların irâdesinde olmaz. Allah sevdirirse, sever, sevdirmezse, sevmez. Fakat sen Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin ehl-i beytini, ashâbını, ensârını, evliyâsını sev ki muhabbet tohumunu kalbine ekmiş olasın. Bu tohum yakın bir zamanda dal budak salacak, güllerini ve goncalarını sana sunacakdır. Nigâh-ı iltifât-ı Muhammediyyeye nâil olanlar, iki cihânda sultân olmuşlardır. Resûlullah'dan yüz çevirenler, onlar, ebter olmuş, kurumuşlardır. İşin başı, Fahr-ı Cihân'ı, Mahbûb-ı Rahmân'ı yani Allah'ın sevgilisini sevmekledir.
Bu Ümmet-i Muhammed'in başına gelen felâketlerin, mağlûbiyyetlerin başı budur. Çünkü herşey aşk ile olur. Aşk olmazsa olmaz. Denizleri aşdıran, dağları deldiren, madenlere erdiren, göklere çıkaran hep aşkdır, muhabbetdir. Bu muhabbeti Resûlullah'a verirsen, Allah seni her hâlde âlî kılacakdır. Ümmet-i Muhammed'in muhabbeti Peygamber'den kesilince, Allah onları budamışdır ve zillete çevirmişdir hayatlarını. İslâm âlîdir. İslâm'a hürmet eden, İslâm'ın ahkâmına riâyet eden, İslâm ile âmil olanlar azîz olurlar. Bunun da başı, Allah ve Resûlünü sevmekdir ki bâhusûs Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin kapısından girmeyince Allah kulunu sevmez.
Onun için Kitâb-ı Kerîminde gene habîb-i edîbine hitâb ederek, bizleri Allah irşâd buyurur, sevgili kullarını. Nidâ-i kerâmet ile hitâb etdiği kullarını irşâd buyurur. "yâ eyyühellezîne âmenû". Bu sırra mazhar olmuşsun. Allah'ın bu hitâb-ı kerâmâtına, yüce hitâbına ermişsin. Sana "mü'min" diyor Allah. "Kul in küntüm tuhibbûnallahe fettebiûnî yuhbibkümullah". "Söyle habîbim Ahmed, resûlüm yâ Muhammed", sallallahu aleyhi vesellem, "kullarıma söyle, eğer beni seviyorlarsa, muhakkak benim habîbim Muhammedime, ona ilticâ etsinler, ona tâbi olsunlar. Bâb-ı Muhammediyyetden girsinler ki benim sevgimi, benim muhabbetimi kazansınlar, benim zâtıma, sıfatıma, esmâma ersinler.
Allahümme salli 'alâ seyyidinâ Muhammedin mahtelefe'l-melevân ve te'âkabe'l-'asarân ve kerrera'l-cedîdân vestakbele'l-ferkadân ve belliğ rûhahû ve ervâha ehl-i beytihî minne't-tahiyyete ve's-selam ve bârik ve sellim 'aleyhi kesîran kesîran kesîrâ. Ve sallallahu 'alâ seyyidinâ Muhammedin ve 'alâ cemî'il-enbiyâi ve'l-mürselîn ve'l-evliyâi ve's-sâlihîn ve 'alâ melâiketike ve'l-mukarrebîn ve 'alâ ehl-i tâ'atike ecma'îne min ehli's-semâvâti ve ehli'l aradîn ve rıdvânullâhi te'âlâ 'alâ âl-i Resûlillahi ve ashâbihî ecma'îne bi rahmetike yâ erhame'r-rahimîn. Âmîn ve'l-hamdülillâhi rabbi'l-'âlemîn.
YanıtlaSil