Sayfalar

2 Haziran 2025 Pazartesi

Aşk, Kadeh ve Şarab

Hazret-i Mevlânâ bir sohbetlerinde şöyle buyuruyorlar :

Her kim ki mahbûbdur, güzeldir. Bunun aksi olmaz. Fakat her güzelin mahbûb olması lâzım gelmez. Güzellik, mahbûbiyyetin cüz'üdür. Mahbûbluk ise bir asıldır. Mahbûbiyyet olunca, elbet güzellik de olur. Bir şeyin cüz'ü, küllünden ayrı olmaz ve külle muttasıl olur. Mecnûn'un zamânında Leylâ'dan daha güzel kızlar yok mu idi? Fakat Mecnûn'un mahbûbu değildi onlar. Mecnûn'a dediler ki : "Leylâ'dan daha güzelleri var, sana getirelim", Mecnûn dedi ki, "Ben Leylâ'nın sûretine muhabbet etmiyorum. Benim elimde bir kadeh gibidir o, ben o kadehden şarâb içiyorum. Ben ondan içdiğim şarâba âşıkım. Halbuki sizin nazarınız kadehedir. Şarâbdan âgâh değilsiniz. Eğer bana cevher ile murassa' zerrin kadeh getirseniz ve onun içinde sirke veya şarabın gayrı bir şey olsa, o benim ne işime yarar! İçinde şarab bulunan, eski ve kırık bir kabak, benim indimde o kadehden ve onun gibi yüz kadehden daha a'lâdır. 

Şarabı kadehden fark etmek için bir aşk ve bir şevk lazımdır. Nitekim on günden beri bir şey yememiş olan bir aç ile, bir günde beş defa yemek yemiş olan bir tokun her ikisi de ekmeğe nazar ederler. Tok olan kimse ekmeğin sûretini görür, aç ise cânın sûretini görür. Zîrâ bu ekmek, kadeh gibi ve onun lezzeti de, içinde şarab gibidir. Ve o şarabı, nazar-ı iştihâ ve şevkin gayrı ile görmek mümkün değildir. 

Şimdi, sûret-bîn olmamak ve kevn ü mekan içinde hep ma'şûku temâşâ eylemek için iştihâ ve şevk hâsıl et! Bu halk kadehlere benzer ve bu ilimler ve hünerler ve dânişler, kadehin nakışları gibidir. Görmüyor musun ki, kadeh kırılınca o nakışlar kalmaz. Binâenaleyh iş, kadeh misâli olan kalıplardaki şarabdadır ve o şarabı gören ve içen kimse hakkında "وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ" buyrulmuşdur.

1 yorum: