Sayfalar

14 Ekim 2019 Pazartesi

Hû İsm-i Şerîfi Ne Manâya Gelir?

Niyâzî Mısrî Kuddise Sırruh Hazretleri "Hû" ism-i şerîfi hakkında buyuruyorlar ki :
İbâretdir şol sırr-ı gaybîden ki, aslâ şuhûdu mümkün olmaya. Ammâ cemî'-i mevcûdat O'nunla zuhûr bulmuş ola. Şol çekirdek gibi ki, o çekirdek idi sonra şecer oldu. Eğer o çekirdek olmayaydı, şecer olmaz idi. O sırr, şecerin her yerine sirâyet etmişdir lâkin görünmez. Şecer, neşv ü nümâyı o sırr ile bulur. Şecerin yılda bir kerre yapraklanıp ve çiçeklenip, meyvelendiği o sırr iledir. Gelip meyve zâhir olan çekirdek o sırrdır ki, bir idi bin göründü, bininden de yüz bin göründü. Cümle bir çekirdekdir, gâh bir görünür, gâh yüz bin. Gözde gören o sırrdır, kulakda işiten o sırrdır, elde olan kuvvet o sırrdır, ayakda yürüyen o sırrdır, yüzlerde görünen hüsn o sırrdır. O hüsne 'âşık olan da o sırrdır. Güldeki râyiha-i tayyibe ve bülbüldeki efgân-ı nâ-mütenâhiyye o sırrdır. Âh ne diyem ki, her ne var ise o sırrdır. Bu kadar elvân-ı muhtelife ile zuhûr etmişdir. Kendi cümleye iç olmuşdur, görünmez. Sıfâtı kendisine taşra olmuşdur ki, hep görünen O'dur. İç yüzü "Hû"dur ki ona "gaybü'l gayb" ve "batnu'l bevâtın" ve yine "lâ-te'ayyün" derler ve "hüviyyet-i sâriye" dahî derler. İmdi Hakk'ı bu yüzden mütâla'a, "Hû" ismiyle zikretmekdir, gerek dili sâkit olsun, gerek âhir sözde olsun.
'Arz-ı dîdâr eyledikçe şâhid-i gülzâr-ı Hû
Şevk ile bülbüller eyler nağme-i ezkâr-ı Hû
Sâkî-i bezm-i ezelden nûş edip câm-ı safâ
Mest eder 'âşıkları ol cür'a-i âsâr-ı Hû
Zevk-i dâim neş'e-i külliyyeden verir nişân
Kimde kim zâhir ola keyfiyyet-i esrâr-ı Hû
Levh-i dilden zulmet-i şirk ü hevâyı mahv eder
Pâk eder mir'ât-ı kalbi saykal-ı envâr-ı Hû
Refrefidir râh-ı Hakk'da ol Hüdâyî 'âşıkın
Kar' eder ebvâb-ı gaybı lâ-cerem tekrâr-ı Hû

1 yorum: