Îmân Cevheri ve Kalbin Temizlenmesi

Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :

Nasıl ki kirli bir eve pâdişâh yâhud reisicumhur yâhud yüksek mevkideki bir kimse gelmezse, nasıl ki reisicumhurun ya da büyük bir kimsenin geleceği evi temizlerlerse, îmân cevherinin kalb evine yerleşebilmesi için de kalbin temizlenmesi şartdır. Reisicumhur olsun, pâdişâh olsun, paşa olsun, kıral olsun, kim olursa olsun, hepsi bizim cinsimizdendir yani onun da evveli menî, ahiri ölüp toprak olmakdır. Halbuki îmân öyle kudsî bir cevherdir ki, bu cevher, insanın necâtını, felâhını ve ebedî saâdetini temîn eder. Elbette böyle kudsî bir cevherin bulunacağı mahallin temiz olması şartdır. Kalb temiz olmayınca îmân oraya girmez. Îmân kalbe girmeyince, îmânsız vücûd hayvan gibi olur yâhud hayvandan daha ednâ ve eşnâ olur yani daha alçak olur, daha beter olur. Kalbe îmânın girebilmesi için, îmânın bulunacağı yerde bulunamayacak olan sıfatların oradan çıkması lâzımdır. Kalbde bu gibi sıfatların bulunmasına kalb marazı denir ama bu maraz, doktorların baktığı kalb hastalığı değildir, manevî marazdır. Kalb marazına sebeb olan sıfatlar da şu yedi sıfatdır : Kibir, riyâ, ucub, hased, gadab, hubb-i mâl, hubb-i câh.

Tarîkat-ı aliyyenin esâsını teşkîl eden tezkiye-i nefs ve tasfiye-i kalbden maksad da kalb marazlarından kurtulmak sûretiyle îmânı tahkîk mertebesine getirmek ve böylece ebedî saâdete kavuşmakdır.

Asl-ı nârdır çünki nûrdan dûr eder

Eylemez intâc saâdet mihvere

Kıl devâ-yı Hakk ile nârını nûr

Eyleyüp perhîz düşme mücmere

www.muzafferozak.com