Sayfalar

4 Ekim 2019 Cuma

Kelime-i Tevhîd



HUTBE

Kâlallahu te'âla fî kitâbihi'l-azîz.
Eûzübillahimineşşeytânirracîm.
Bismillahirrahmânirrahîm.
فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ
Fa’lem ennehû lâ ilâhe illâllâh.
Sadakallahü'l-azîm.

Kalbleri aşk-ı Muhammed ile dolan, gözleri ibret ile nazar eyleyen, kulakları Hakk kelâmı işiten, dilleri Allah'ı zikreyleyen, Habîb-i Hudâ, Şefî'-i Rûz-i Cezâ, Muhammed Mustafâ, sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretlerini herşeyinden ziyâde severek îmânlarını kemâle erdiren, bu âlemden cennete dâhil olan, cemâlullaha nâil olan âşık-ı sâdıklar!

Kelime-i Tevhîd, bir mübârek, bir kudsî, bir ulu tesbîhdir ki, yedi cehennemin kapısını bu Kelime-i Tevhîd kitler. Cehennem yedi tânedir. İnsanlarda yedi tâne sıfat-ı mezmûme yani çirkin sıfat vardır. Cehennemim yedi kapısını bu Kelime-i Tevhîd kitler. Zîrâ Cenâb-ı Hakk Celle ve Tekaddes Hazretleri Habîb-i Edîbinin lisânı ile, "Lâilâheillallah hısnî ve men dehale hısnî emine min azâbî" buyurmuşdur yani "Lâilâheillallah benim kal'amdır, o kal'aya dâhil olan benim azabımdan emîn oldu" buyuruyor.

Bu kelime-i tayyibe-i mübârekeyi lisân ile ikrâr, kalb ile tasdîk şartdır ve lâzımdır. Lisân ile ikrâr, kalb ile tasdîk olursa bütün a'zâ ve cevârihinin Allah'ı tevhîd ettiğini duyarsın. Bütün cemâdâtın, ağaçların, dağların, taşların, hayvânâtın ve insanların ve cinnilerin ve meleklerin de Hakk'ı zikrettiğini duyar ve onların zikirlerine de âgâh olursun.

Yine bu kelime-i tayyibe-i mübâreke, sekiz cennetin kapısını feth ü küşâd eder.  Cennetin sekiz derecâtı vardır, sekiz kapısını da açan miftâhı budur. Yani "miftâhü'l-cenne"dir, cennetin kapısını açan anahtardır. Lâilâheillallah.


Tevhîd emn ü emândır
Hem miftâh-ı cinândır
Söylenecek zamândır
Tevhîde gel tevhîde
Hadîs-i Şerîf ile sâbitdir ki, bir kimse aşk ile, lisân ile ikrâr, kalb ile tasdîk ederek, , "laaailâheillallah" diye medd ile okusa, dört bin günâhı üzerinden kaldırılır. Yeri Râmûzü'l-Ehâdis'dir. Bir daha söylüyorum. Bir kimse aşk ile şevk ile, bir kere "lâilâheillallah" dese, medd ile okusa, lisân ile ikrâr etse, kalbiyle tasdîk eylese dört bin günâhı üzerinden ref' olunur, kaldırılır. Bir daha iâde olmaz.

Malûm ya, mü'min yalnız başına namaza duracağı vakit, Allahu Sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri meleklerine emreder, "O mü'mine ittibâ ediniz, tâbi olunuz, cemâatle namaz kılınız". Melekler derler ki, "Yâ Rabbi, biz ma'sûmuz, bu benî âdemden olan zât günâhkârdır. Ma'sûm günâhkâra tâbi olur mu?". Hakk Teâlâ buyurur ki, "Onun günâhını ref' edin, kaldırın, o da ma'sûm olsun. Çünkü zikrime mübâşeret etti, huzûruma durdu". Üzerinden günâhları kaldırılır ve melekler ona ittibâ ederler. Ne hürmetine bilir misin? Tevhîd hürmetine, "lâilâheillallah" hürmetine. Namaz kılınır sonra melekler sorarlar, "Yâ Rabbi, günâhlarını iâde edelim mi?". Cenâb-ı Hakk, "Hâşâ" der. "Hayır olmaz öyle şey, bizim keremimize bu yakışmaz, önce afvedelim sonra azâb edelim"

Esedullahi'l-Gâlib, Alî İbn Ebî Tâlib, radıyallahu anh Efendimiz Hazretleri, şâh-ı merdân, Sultân-ı Kevneyn'e gelip yani Resûlullah Efendimize gelip, Allah'a kurbiyyetin ve vuslatın çabucak, kısa yoldan, kestirme yoldan ne olduğunu sordu. Uzun ibâdetler ve tâatlar var, değil mi ya. Oruçlar, namazlar, şunlar var, bunlar var. Hazret-i Ali, Cenâb-ı Peygamber'e sordu, "İmâme'l-Müttakîn"e, âşıklar imâmına, müttakîler imâmına, "Yâ Resûlallah, Allah'a vuslatın kısa yoldan tarifi nedir?" dedi. Efendimiz, "Yâ Alî, tevhîddir" yani "lâilâheillallah"dır buyurdu. Hazret-i Ali, "Yâ Resûlallah biz tevhîdi ettik ve ediyoruz" deyince, Efendimiz, "Öyle değil, beni seyreyle, dikkat et, benimle berâber tevhîd et" buyurdu. Cenâb-ı Fahr-i Risâlet  mübârek gözlerini yumdu ve sağdan alarak "lâilâhe"yi arşa verdi, "illallah"ı da kalbe. "lâilâheillallah"ı üç sefer sağdan aldı arşa verip kalbe verdi. Sonra durdu, "Yâ Ali, sen de şimdi tevhîd et, benim gibi yap" dedi. İmâm-ı Ali, gözlerini yumdu ve üç defa "lâilâheillallah" diyerek tevhîd eyledi. İmâm-ı Ali, gördüğünü gördü. Onun için, kendileri buyurmuşlar ki, "Lâ a'büde rabben lem ereh" yani "Ben görmediğim Rabbe ibâdet etmem". Nereye baksan Hakk Teâlâ'nın cemâlini görürsün. Görene, köre ne!

İşin başı tevhîddir, "lâilâheillallah"dır. Onun için gecede ve gündüzde, sabahda ve akşamda tevhîd-i şerîfe devâm et. 

Hakk'ın metîn kal'ası
Nûr burcunun bâlâsı
Zikrullahın a'lâsı
Lâilâheillallah
Cennetin yüz derecâtı vardır. Bir defa cennet üçe ayrılır. Cennet-i ef'âl, cennet-i sıfat, cennet-i zât. Bu üç cennetin yüzer derecâtı vardır. En yüce derecât yüzüncü derecedir ki, matlab-ı a'lâ, maksad-ı rânâ olmakdır. Avâm-ı nâs için cennet, cennet-i ef'âldir. Onlar nârdan âzâd olur, cennete dâhil olurlar. Orada bol bol Allah'ın nimetleri vardır. Hûriler, gılmanlar, vildanlar, yiyecekler, içecekler, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, akılların ve fikirlerin tahattur edemediği nimetler kendilerine bahşolunur. Bundan evvelki derslerimizde de size söylemişdik. Cennetdeki bulunan nimetlerin sayısını hiç bir ferd sayamaz. Yalnız size şöyle ifâde edeyim iştâhın ne arzu ediyorsa, önünde bulacaksın. "وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِي أَنْفُسُكُمْ Veleküm fîhâ mâ teştehî enfüsüküm" buyurulmuşdur. Allah Celle Celâluhû diyor ki, "Nefisleriniz ne arzu ediyorsa önünüzde bulacaksınız". Olmamak yok, verilmemek yok. Ne istersen. Yani artık bununla anla. Sen kendi idrâkin ve Allah'a olan kurbiyyetinle kıyasla. Bu derecâtı kazanmak yine tevhîd iledir. Bu "lâilâheillallah" gemisine binmeyince cennet bahçelerindeki güller derilmez, hûriler ve gılmanlar koculmaz. Tabii bu avâm için. Bu "lâilâheillallah" kelime-i tayyibesine tutunmayınca vuslata erilmez, cennet-i zâta girilmez, cemâlullah görülmez. İlle "lâilâheillallah". Onun için âşıklara ve sâdıklara bir hablullahdır ki bu, Allah'ın ipidir ki, buna kim sarıldıysa, muhakkak sûretden onu Allah'a götürür zîrâ bu ipin ucu Cenâb-ı Hakk'ın yed-i kudretindedir.

Abdestli, abdestsiz okunabilir. Efdal olan abdestli olarak okumakdır. Mü'min gecede ve gündüzde Rabbini çok tesbîh etmeli ve zikretmelidir. Kişi sevdiğini çok zikreder. En büyük kötülük Hakk'ı unutmakdan gelir. Hakk'la olduğunu, Hakk ile berâber olduğunu, Hakk'ın sana senden yakın olduğunu bildiğin vakit zikre mübâşeret edersin, böyle bir kişi zikrini tamâm etmiş demekdir. Binâenalâzâlik, mü'mine lâyık olan abdestli olarak zikretmekdir. Hele bâhusûs zikr-i ekber olan beş vakit namazı mü'min olan terkedemez. Çünkü mâdem ki Mahbûb-i Hudâ Muhammed Mustafâ'ya muhabbetin vardır. O buyurmuşdur ki, O sultânlar sultânı, "Es-salah kurratü 'aynî" yani "Namaz benim gözümün nûrudur" buyurmuşdur. Bu kelâm âşıklar için. "Beni sevenler benim gözümün nûrunu terk ederler mi?" demişdir.

Yine diğer bir zümreye hitâb etmiş, "Es-salah 'imâdü'd-dîn" yani "Namaz dînin direğidir" buyurmuşdur. Kim namazını kılarsa dînini yapdı demekdir. Kimi namazı terk ederse dînini yıkdı demekdir.


Zikreylediğin zaman
Cevap verir Hakk hemân
Gönülde komaz gümân
Lâilâheillallah
Efendiler! Gençliğinize, kuvvetinize güvenmeyiniz! Büyüklüğünüze dayanmayınız! Bunların hepsi hiçdir. Nice idâm sehpâlarına başvekâletin iskemlesi ile gidildi. Elindeki bulunan nimetleri düşün! Bazen Allah kulunu kaldırır, kaldırır, kaldırır, yüceltir de sonra yukarıdan aşağı bırakıverir. Bunu hiç hatırından çıkarma! Dünyâda fânî olduğunu hiç unutma! Gelip geçicisin, senin kulluk vazîfelerin var. Bunlardan bir tânesi dîn-i İslâm'ın erkânı olan namazdır ki Allah o namaza Kur`ân-ı Kerîm'inde " وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ ve le zikrullahi ekber" buyurmuşdur, zikrin en büyüğüdür. Kıyâmen, kuûden yani ayakça, eğilerek rükûda ve secdede ve kavmede ve celsede bütün melâikenin ibâdetlerinin cem'idir. Hele sen bunu gece gündüz tevhîd ile süslersen, o vücûd gemisini kalafatladın demekdir ki, o su üzerinden çabuk kayacak ve menzil-i maksûda çabuk nâil olacakdır. Onun için tevhîd edenler kazandılar.

Tevhîd edenin cehenneminin ateşi söndü. Yarın Allah'ın adâleti tecellî eyleyip, âsî olan ümmet-i Muhammed, nâra götürülecekdir. Halbuki cehennem kâfirlere hazırlanmışdır. Sûre-i İnsân'daki "إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ سَلَاسِلَا وَأَغْلَالًا وَسَعِيرًا İnnâ a'tednâ lil kâfirîne selâlise ve ağlâlen ve se'îrâ" âyetinde, "Biz kâfirlere azâbları, bukağıları, zincirleri hazırladık" diyor. Bize de "Yâ eyyühellezîne âmenutekûllah", "Hakk'dan korkunuz ve cehennem ateşinden kaçınınız" diyor Cenâb-ı Allah. Yani bize yakıştıramıyor. Bir adam Muhammedî olsan sonra cehenneme gitsin, Allah bunu yakıştıramıyor da diyor ki, "Nefsinizi cehennemden vikâye ediniz, ateşden kaçınınız".

Tevhîd nârı söndürür
Kalbi Hakk'a döndürür
Acıları dindirir
Gelin tevhîd edelim
Bu ümmet-i Muhammed'in âsîleri adâletin tecellîsi için cehenneme götürülecekler. Cehennem günâh karşılığı değildir. Cennet de ibâdet karşılığı değildir. Cennât-ı âliyât Allah'ın fazl u kerem ü ihsân-ı ilâhîsidir, cehennem de adâlet-i ilâhînin tecellîsidir. Acaba anlatabildik mi?  Yarın ümmet-i Muhammed'in âsîleri nâra yani cehenneme gittiği vakit, ateşi görünce, o cehennem ateşini, o senin bildiğin mangal ateşi değil. Bu menfaatlidir, kış gününde ısınırsın, yemeğini pişirirsin, hayâtını kurtarabilirsin. Celâli geldi mi yakar yıkar ha! Bu cemâlidir. Cemâli geldi mi ısınırsın, elbiselerini kurutursun, yemeğini pişirirsin, hayâtını kurtarırsın. Celâli geldiği vakit yıkar. Su da öyledir. Su mebde-i hayâtdır. " وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاء كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ ve ce'alnâ mine'l-mâi külle şey'in hayy". Hayât sudan gelir fakat celâli geldiği vakit boğar, götürür. İşte nâr da celalli zamanıdır ki, ümmet-i Muhammed'e nâr hücûm edince, ümmet-i Muhammed "lâilâheillallah" deyince ateş kendilerinden kaçmaya başlar ve söner. Hattâ sırâtı geçerken "Ey Muhammedî! Üzerimden hızlı geç! Senin nûr-i îmânın, nûr-i tevhîdin benim nârımı söndürüyor" der. Her kim ki nâr-ı cehîmi söndürmek istiyor, tevhîde devâm eyleye. Ama lisân ile söyledi, kalbinde yok, münâfıkdır. Kalbinden söyledi lisânında yok, biz onun tevhîd ettiğini bilmeyiz. İzhâr-ı îmân ve kalb ile tasdîk senin necâtına sebebdir. Fazla konuşmayalım, ârifler için kâfî gelir.

Yine tekrâr ediyorum, bir tevhîd dört bin günâhı ref' eder. Hadîs-i Şerîf ile sâbitdir.

Yine, bir kimse azâba müstehâk olsa, bir kimse azâba müstehâk olsa, yetmiş bin Kelime-i Tevhîd çektirildiği takdirde onun azâbı üzerinden kaldırılır. Hazret-i İbn Arabî kaddesallahu sırrahu'l-âlî diyor ki, "Ben bir kabristana vardım, bakdım bir delikanlı kabrin başında ağlıyordu. Allah bana kabri keşf ettirdi. Kabre zift akıyordu, katran akıyordu. Kabrin içerisinde bir kadın vardı. Yetmiş bin Kelime-i Tevhîd okumuşdum. Okumuş olduğum o yetmiş bin kelime-i tevhîdi o kabir sâhibine bağışladım".

Eh tabii, rahmeten-lil-âlemîn olan Hazret-i Peygamber'e nâib olan kişiler halka merhametli olurlar, halkı cehenneme sokmaya kalkmazlar, Allah'a affettirirler. 

Hazret-i Şeyh diyor ki, "Bağışlayınca o delikanlı gülmeye başladı. Çünkü kabir azâbı, cennet nimetlerine tebdîl olmuşdu. Çocuğa sordum, burada kim yatıyor? dedim. Annem dedi. Az evvel ağlıyordun, şimdi niye güldün? dedim. Hayret ettim dedi, kabir katran ile doluydu, cehennem ateşi ile kaynıyordu, birdenbire nimete kalb oldu. Ben yetmiş bin Kelime-i Tevhîd'i hediye edince Allah kabir azâbını cennet nimetine tebdîl etti".

Söyleyen Muhyiddîn İbn Arabî Hazretleri. 

Buradan ne anlaşılıyor. Her gün sabahleyin kalktığın vakit, muhakkak bir mikdar Kelime-i Tevhîd et. Hayâtında yetmiş bin Kelime-i Tevhîd eden kişi, cehennem azâbı görmez, azâba müstehak olsa dahi. İkincisi, Peygamberimize on bin salavât-ı şerîfe veren kişi mutlakâ Resûlullah'ın şefâatine nâil olur. Size güzel güzel ilaçlar ve hediyeler getirdim.


Müşküller âsân olur
Nice bir ihsân olur
Zikreden insân olur
Lâilâheillallah
Bir kimse bir günde yirmi dört defa tevhîd ederse, tevhîd yirmi dört harfdir, günün her sâatine bir harfi kifâyet eder, yani geceyle gündüzü ibâdetle geçirmiş olur. Ama abdestli olarak, temiz yerde yapılması efdaldir. "Efendim, benim vaktim yok, filan" diyorsan, işe giderken yaparsın. Niyetin "kullar benim tevhîd ettiğimi duysun" olmasın sakın ha! Allah için yap. Eğer öyle düşünürsen yani "kullar benim tevhîd ettiğimi, sofu olduğumu görsün" diye, mürâî olursun. Riyâda şirk-i hafî vardır. Hakk için yap, "lâilâheillallah" de. Hakk için  "lâilâheillallah" dediğin halde, eğer sana mürâi derlerse, sana mürâî diyenler münâfıkdır. Bir daha söylüyorum. Kavrayamadın, zevkine varamadın. Yapdığın ibâdeti Allah için yap, kullar desin diye yapma. Sen Allah için yapıyormuşsun, başkası görmüş, "Bu herif mürâî" demiş, o adam münâfıkdır. O rütbeyi alır yani münâfık rütbesini. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki, "Sizler Allah'ı zikredin, münâfıklar size mürâî der" diyor. Sakın hâ, kimsenin ne tevhîdine, ne şuna ne buna karış! Kendi nefsini düşün, sana kâfî gelecekdir. Kimsenin günâhını görme, kimsenin günâhını taharrî etme, sana kendi günâhın kâfî gelir. 

Kendini temizlemek isteyen, kalbini mâsivâdan arıtmak isteyen kişi tevhîd etsin. Cehennemden kurtulmak isteyen tevhîd etsin. Cennete vuslat etmek isteyen tevhîd etsin. Müşkülâtda kalan, darda kalan, zorlukda kalan tevhîd etsin. Allah'a mülâkât isteyen tevhîd etsin. Ölümün acısını duymak istemeyen tevhîd etsin. Kabirde vahşet görmek istemeyen tevhîd etsin. Mahkeme-i kübrâda rezîl olmak istemeyen tevhîd etsin. Mîzânda âvâre olmak istemeyen, kitâblar okunurken mahcûb olmak istemeyen tevhîd etsin. Nâr-ı cahîmden âzâd olmak isteyenler tevhîd etsin.


لَا اِلَهَ اِلَّا اللهْ مُحَمَّدُ الرَّسُولُ اللهْ
Lâ ilâhe illallah Muhammedü'r-Resûlullah

"فَاعْلَمْ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ  Fa'lem ennehû lâ ilâhe ilallah", Bil ki Hakk'dan başka, Allah'dan başka ilâh yokdur, ancak O'dur. Şerîki ve nazîri bulunmaz. Elhamdülillah ki, bu kelime-i tayyibe ile lisânımızı süsledik, kalbimizi tezyîn eyledik.

Yâ Rabbi! Âhir kelâmımızı Kur`ân-ı Mecîd, Kelime-i Tevhîd eyle. Zîrâ Habîbin haber verdi, bir kimsenin son kelâmı tevhîd olursa o kimse cennete dâhil olur. 

Vallahu yed'û ilâ dâri's-selâm ve yehdî men yeşâu ilâ sıratin müstakîm.

Gece gündüz tesbîh et
Gönlünü Hakk'a ilet
Ger dilersen mağfiret
Lâilâheillâllah


Efendi Hazretleri, bu hutbeyi, Cuma namazlarını kıldırdığı Kapalıçarşı'daki Câmili Han Mescidinde 27 Nisan 1979  (29 Cemâziyyülevvel 1399) tarihinde îrâd buyurmuşlardır. Efendi Hazretlerinin yayınlanmış bütün hutbelerine şu sayfadan erişebilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder