Sayfalar

12 Ekim 2019 Cumartesi

Murâkabe

Lugatde "denetlemek, gözlemek, gözaltında tutmak" gibi ma'nâlara gelen "Murâkabe ﻣﺮﺍﻗﺒﻪ", sôfiyye lisânında, sâlikin, Cenâb-ı Hakk'ın her an kendisi ile berâber olduğunun ve kendisine nefsinden bile yakın olduğunun idrâki içinde olması hâline denir. Diğer bir ifâde ile murâkabe, sâlikin Allah'ı görüyormuş gibi yaşaması demekdir. Cenâb-ı Hakk'ın isimlerinden biri olan "er-Rakîb", murâkabe ile aynı kökden türemişdir ve "her şeyi gözetim altında tutan, murâkabe eden" ma'nâsınadır ki Sûre-i Ahzâb'daki "وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ رَق۪يبًا۟" âyet-i kerîmesi de bunu beyân eder.

Murâkabenin üç mertebesi vardır. İlk mertebesinde, sâlik, zâhirini ıslâh eder, yani Allah'ın men' ettiği işleri yapmaz, Allah'ın emirlerini yerine getirir. Zîrâ Allah'ın kendisini her an gördüğünü bilmekdedir. Murâkabesini ilerleten sâlik, bir üst mertebede, kalbini kötü sıfatlardan arındırır. Zîrâ Cenâb-ı Hakk'ın yalnızca ef'âlini değil kalbindeki düşünce ve istekleri de murâkabe ettiğini yakînen idrâk etmeye başlar. Murâkabenin en üst mertebesindeki sâlik ise, Hakk'dan gayrı her şeyi yok bilir, neye baksa Hakk'ı görür. Murâkabenin bu mertebesi, zikrullahın da en üst mertebesidir.

Bazı mürşidler, sâliklerine diğer dersler yanında bir de murâkabe dersi verirler. Bu ders, sessiz ve loş bir yerde dizüstü oturup, tam bir sükûnet hâlinde, gözleri yumarak, huzûr-i kalb ile, belli bir müddet, Cenâb-ı Hakk'a teveccüh ederek yapılır. Her gün belli bir müddet bu dersi yapan sâlik, diğer vazîfelerini de ihmâl etmezse, kısa zamanda ilerler ve murâkabesi devamlı hâle gelir. Sûre-i A'raf'daki "وَاذْكُرْ رَبَّكَ ف۪ي نَفْسِكَ تَضَرُّعًا وَخ۪يفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالْاٰصَالِ وَلَا تَكُنْ مِنَ الْغَافِل۪ينَ" âyet-i kerîmesi, işte bu murâkabeye işâret eder.


Nûr-i tevhîd ile pâk et kalbini eyle debbâğ
Tâlib-i Hakk olana bir lahza yok gaflet mesâğ
Cümle ahvâlinde dâim ol murâkıb zâtına
Menzil al aşkın sırâtından geçüp sol ile sâğ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder