Sayfalar

2 Ekim 2019 Çarşamba

Şerîat Meyvenin Kabuğu Tarîkat İse Meyvenin Özü Gibidir

Bir önceki yazımızda bahsettiğimiz Danimarkalı araştırmacı Carl Vett, Erbilli Esad Efendi Hazretlerine şerîat ile tarîkatın farkını sorar. Şeyh Efendi, meyveleri güneş ışığı ile parıldayan bahçedeki incir ağacını göstererek şöyle der :
Şu meyvelere bak. Her incirin kalın bir kabuğu var. İncir, gün be gün olgunlaşır ve kabuğun içindeki meyve tatlı ve sulu bir hâle gelir. Ne var ki, meyvenin bunların nasıl olup bittiğinden hiç haberi yokdur çünkü kalın kabuk her tarafını sarmış ve onu dış dünyâya tamâmen kapatmışdır. Meyve, güneşin ışıklarını kabuk vâsıtasıyla alır ve olgunlaşır. Böylece diğer canlılara lezzetli ve faydalı bir gıdâ olma vazîfesini îfâ eder. 
İslâm'ın kâideleri demek olan şerîat, yani Kur`ân'ın hükümleri, dînin zâhîrî kısmıdır ve tıpkı meyvenin dışındaki kabuk gibidir. Kabuk ne kadar kalın olursa, içindeki yemiş de o kadar sulu ve lezzetli olur. Kabuk ve içindeki yemişin her ikisi de birbirine muhtaçdır, biri olmadan diğeri olmaz. Eğer ikisi berâber işlemezlerse gelecekdeki ağaçların tohumlarını meydana getirecek olan meyveler ortaya çıkmaz. İşte şerîat, özü muhâfaza eden, saklayan ve tarîkatın gelişimini mümkün kılan dışdaki bu kabuk gibidir. Tarîkat yani manevî aydınlanma ise, meyvenin içindeki kısımdır. Onun vazîfesi ilâhî ışıkla kemâle erip, yemiş olarak sunulması için ağacı tâze tohumlarla çiftleştirip çoğaltmakdır. Fakat şerîat kabuğu olmaksızın içindeki yemişin bunu yapabilmesi mümkün değildir. Zîrâ meyvenin özü olan tarîkat ancak şerîat vâsıtasıyla elde edilebilir.
 Tarîkat deryâ-yı ekber şerîat keşt-i a'zâm
Kim ki terk kılsa keştîyi alabora tûfân olur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder