Sayfalar

13 Ekim 2019 Pazar

Sôfîler Dünyâyı Neden Dârü'l-Azâb Kabûl Ederler?

Muzaffer Efendi Hazretleri ile tasavvuf hakkında yapılan bir mülâkâtda, kendisine şöyle bir soru yönetilmişdi :
Şerîat ehli dünyayı "dârü'l-a'mâl/amel diyârı", sôfîler ise "dârü'l-azâb/çile dünyâsı" kabûl ediyorlar. Şerîat ehli ile sôfîler arasındaki bu görüş farkının sebebi nedir?
Efendi Hazretleri bu soruya şu cevâbı verdiler :
Allah, dünyâ hakkında "metâu'l-gurûr" ve "metâun kalîl" buyurmuşdur ve ebediyyetin saâdet olduğunu beyân eder. Gurbetde olan bir kimse, vatan-ı aslîsini özler. Biz bedenen dünyâ insanıyız ama "وَنَفَخْتُ ف۪يهِ مِنْ رُوح۪ي ve nefahtü fîhi min rûhî" âyetine istinaden, rûhen arşîyiz. Gurbetde olan bir kimse, vatan-ı aslîsini özlediğinden dolayı gurbet onun için "dârü'l-azâb"dır. Şerîata gelince, ki biz şerîat ehlinin de görüşünü kabûl ederiz. Neden? Çünkü "ed-dünyâ mezrû'atül âhire"dir. Yani insan burada ne ekerse âhiret âleminde onun biçecek ve "tecîdûhu indallah" yani Allah indinde onu bulacakdır. Biz bunu da kabûl ettikden sonra, bunun fevkinde olarak, vatan-ı aslîyi arzu ettiğimizden, yani gurbetde bulunduğumuzdan dolayı, dünyâyı "dârü'l-azâb" farz ederiz.
Biz bülbül-i muhrik-dem-i gülzâr-ı firâkız
Âteş kesilir geçse sabâ gülşenimizden

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder