Sayfalar

23 Kasım 2019 Cumartesi

Âhiretimiz de Perîşân Dünyâmız da

Muzaffer Efendi Hazretleri bundan elli yıl kadar önce kaleme aldığı bir eserinde şöyle buyuruyorlar :
Âhiretimiz perîşân! Hiç olmazsa dünyamız ma'mûr olsaydı. Oysa dünyâmız da berbat ve harâb. Kâfirin, âhireti perîşân ama dünyâsı ma'mûr. Biz müslümanların ise, hem dünyâmız hem de âhiretimiz mamûr olması gerekirken, Kur'ân-ı Azîm bize hem dünyâmızı, hem de âhiretimizi imâr etmemizi emr ü ferman buyurmuşken, Resûl-i Zîşân da hiç ölmeyecekmiş gibi dünyâ için, hemen yarın ölecekmiş gibi âhiret için çalışıp çabalamamız gerektiğini hepimize duyurmuşken, neden ve nasıl bu hâllere düştük? İslâm için yüz karası olan geri kalmış ülkeler tarifinin içine girdik. 
Ben sana neden olduğunu söyleyeyim. Çünkü Allahu Teâlâ'nın men' ettiği, Resûl-i Zîşân'ın zemmettiği bütün kötü huylar bizde, bütün menhiyyat bizde, tembellik ve miskinlik bizde, dedikodu bizde, ağız kalabalıklığı bizde, laf ebeliği bizde, birbirini çekememek, mü'min kardeşinin elindeki nimete hased etmek bizde, kendi ayıplarımız, kusurlarımız ve günahlarımız apaçık ortada iken başkalarında kusur, ayıp ve günah aramak bizde, birbirimizi hor görmek bizde, birbirimizi beğenmemek bizde, herkesi tenkid etmek ve kendimizi pek akıllı saymak bizde, hasılı ne kadar kötülük varsa hepsi bizde.
Oysa böyle mi olacaktı? Böyle mi olmalıydı? Elimizde öyle bir Kitâb-ı Azîm var ki, bütün saâdet ve selâmet yollarını açıkça, hiçbir kuşkuya yer vermeyecek açıklıkla gösteriyor. Başımızda öyle bir Peygamber-i Âlîşân var ki, bizleri hak ve hakîkate, kurtuluşa, kutluluğa ve mutluluğa davet ediyor ve bunun yollarını ve çârelerini de bildiriyor. Öyle bir şerîatimiz var ki, bize insan olmayı, ilerlemeyi, yükselmeyi, ilim tahsil etmeyi, bir san'at ve zenaat sahibi olmayı, yardımlaşmayı, kardeşliği, birliği ve beraberliği öneriyor.
Hayr u şer ne ki işlerse kişi kendinedir
Kimseyi hor göremez bilse kişi kendi nedir? 
Halbuki biz bütün bunlara yüz çevirmişiz, birbirimize düşmüşüz, sen-ben kavgasına tutuşmuşuz ve bu yüzden de asırlardır mütemâdiyen veriyoruz. Atalarımızın kanlarıyla, canlarıyla aldıkları ülkeleri boyuna düşmanlarımıza kaptırıyoruz. Hâlâ uyanmıyoruz, hâlâ uyanamıyoruz! İkinci Viyana bozgunundan beri vere vere şu mübârek Anadolu yarımadasına sığındık kaldık. Hakk korusun, burayı da kaptırırsak hâlimiz nice olur, nerelere gideriz?
Vazgeçelim şu sen-ben kavgasından, bırakalım birbirimizle uğraşıp dalaşmayı, birbirimizi kötülemeyi. Tam tersine birbirimize sarılalım, birbirimizi tanıyalım, birbirimizi sevelim. Dînimiz böyle emrediyor, akıl da böyle diyor. Eloğlu aya çıktı, ay üzerinde yürüyor. Biz, hâlâ sokakta doğru dürüst yürümesini öğrenemedik. Madenlerimiz var işletemiyoruz, petrolümüz var, bulup çıkaramıyoruz, tabii zenginliklerimiz ve ürünlerimiz var, satıp para kazanamıyoruz. Silahımızı bırakmışız, tamburamızı ele almışız, vur patlasın, çal oynasın günümüzü gün ediyoruz. "Bugün ne bulduksa zıkkımlanalım, yarına Allah Kerîm" diyoruz. Âmennâ, Allahu Teâlâ elbette Kerîm'dir ve Rahîm'dir ammâ sana ve bana düşen bir görev de yok mu? 
Bu dünyâya yiyip içmeğe, gezip tozmağa, gönül eğlendirmeğe mi geldik? Abdest yok, namaz yok, ibâdet ve tâ'at yok, hayır ve hasenât yok, yok, yok! Gözlerimiz başkalarının malında ve ırzında, ellerimiz başkalarının cebinde, aklımız fikrimiz hîle ve desîsede, bütün düşüncemiz : "Beş kuruş sermâye ile nasıl beş yüz kuruş kazanırım?" dalaveresine cevap bulmakta, halkı aldatmakta, milleti soymakta, önüne geleni dolandırmakta  Böyle insanlık olmaz, hele böyle müslümanlık hiç olmaz. Terlemeden, yorulmadan kazanmak, har vurup harman savurmak, şunun bunun sırtından geçinmek insanlık ve hele müslümanlık değildir.
Debistân-ı edebde iktisâb-ı ilm ü irfân et
Demin laklakla sarf etme teneffüsgâh-ı âlemde
Kendi hayatına bir yön verememiş, çoluk çocuğunun rızkını temin edememiş, dünyada hiçbir sorumluluk altına girmemiş kimseler bile, tıklım tıklım dolu kahvehânelerde oturup hükûmeti tenkid ediyor, o kıt ve kısır aklıyla dünyâya nizâm vermeğe özeniyorlar. Donlarını bile hükûmetin bağlamasını mı istiyorlar nedir? Her biri bir siyâsî, hepsi başlı başına bir diplomat! Yolların pis, sokağın pis, evin pis, için pis, dışın pis, kalbin pis, kalıbın pis, bu hâlinle ortalığı sen temizleyeceksin öyle mi? Şaşarım senin aklına! Ay oğul! Sen herşeyden önce geçimleriyle mükellef olduğun çoluk çocuğunun nafakalarını düşün, boşu boşuna oturup laf ebeliği edeceğine kendi haline göre bir iş bul, az deme bir şeyler kazan, yavrularını ele güne muhtâç etme, avuç açtırma, boyun büktürme. 
Sonra tövbe edip içini temizle ve Hakk'a kul ol, elinden geldiği ve gücünün yettiği kadar kulluk görevlerini yerine getirmeğe bak. Sonra üstünü başını temizle, kapının önünü temizle. Unutma ki herkes kapısının önünü temizlerse bütün sokak tertemiz olur. Âlemin dedikodusundan, çekiştirmesinden sana ne? Şimdiye kadar bunun sana ne hayrı oldu? Teker teker her birimiz böylece gerçeği bulur, Allah'a kul olursak, toplum kurtulur. Yoksa, sonu hüsrân ve nedâmettir. Hiç doymayan bir mide! Bir türlü dolmayan ve kanmayan bir karın! Bilmem bu gidişle nereye varacağız? 
Alışverişimiz hîleli, ya eksik, ya çürük. Tüccar hâin ve muhtekir, âlimler kıskanç ve mütekebbir, zenginler merhametsiz ve mürüvvetsiz, fakirler sabırsız ve gayretsiz, çoğunluk uyuşuk ve basîretsiz. Ama kime sorarsanız, "elhamdülillah müslümanım" diyor. Halbuki şerîatin sâhibi de şöyle buyuruyor : "Âhiretle ilgili amelleri bir yana bırakarak, mal ve para toplayan, güzel giyinmekten ve nefis yiyecekleri yemekten gayrı bir şey düşünmeyen gâfil helâk olsun!".
Kulluğumuzu bilelim kardeşler, aczimizi, hiçliğimizi anlayalım. Allahu Teâlâ'ya hakkıyla kul olalım, helâl kazanalım, çoluk çocuğumuza helâl yedirelim, temiz giyinelim, temiz olalım, temiz şeyler yiyelim. Bunlar, İslâm dîninde mubah olan şeylerdir ama ölümü ve âhireti unutmayalm. Bu dünyâda yaptıklarımızın yanımıza kar kalacağını sanmayalım ve bir gün bütün yaptıklarımızın hesâbını vereceğimizi unutmayalım. Zerre mikdarı hayır işleyen onu bulacak, zerre mikdarı şer işleyen de onu bulacaktır.
Olmak istersen cihân bağında ey cân kâmyâb
Ehl-i teslîm ol yapış hablü'l-metîne Hakk'a tap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder