Hazret-i Pîr Seyyid Ahmed er-Rıfâî Kuddise Sırruh Hazretleri buyuruyorlar ki :
"Muhammed" kelimesi, ezelden ebede kâinât sayfaları üzerine uzatılmış ve yayılmışdır. Hazret-i Muhammed aleyhisselâmın azameti ve hâkimiyyeti sonradan yaratılan her varlığını üzerinde dâimî bir hüccetdir. Hüccet demek, kalbden şübheyi gideren ve hasmın itirâzını, mutlak olarak bertaraf eden delîl demekdir. İsterse, itiraz eden inatçılığı yüzünden itirazına devam etsin. Nitekim inkârcılar, hasedleri sebebiyle, Hazret-i Peygamber'in hüccet oluşunu görmezlikden gelseler bile, O'nun büyüklüğünü yakînen kabûl etmişlerdir.
"Muhammed" isminin başındaki "Mim" harfi, yazılışının uzunluğu ile, melekût âlemine bağlıdır. Sûreti de mülk âlemine indirilmişdir. "Mim" harfinin uzunluğu âlemleri bütünüyle kuşatmışdır. Âlemlerin zuhûru sırasındaki âyân-ı sâbitesini şâmil bulunmakdadır. "Mim"in ötresi, O'nun nübüvvet-i uzmâ ve risâlet-i kübrâ makâmlarındaki yükselişlerine ve kuds makâmında en yüksek mertebeye terakkî etmesine işâret etmekdedir. Bu öyle yüce bir mertebedir ki, onun nihâî hudûdunu sıddîkların ve mukarreblerin idrâki bile kavrayamaz.
"Muhammed" ismindeki "Ha" harfine gelince, bu harf, Resûlullah'ın kıymetinin büyüklüğü ve mertebesinin yüceliği sebebiyle sâhib olduğu makâmın en üst sınırını gösterir. O'nun manevî derecesi, haşyet ile süslenmiş muhabbet makâmı ile manevî yükseliş arasındadır. O'nun haşyetden kaynaklanan muhabbetinin menşei, Sidre-i Müntehâ'da Cenâb-ı Hakk ile konuşurken duyduğu haşyetle kulluğa yönelişidir. "Ha"nın fethası, kurb kâfileleriyle birlikte tılsımlı olan Tûr-i Sînâ'dan ezelden ebede taşınışı gösterir. Bu manevî taşınış, kendisinden önce ve sonra, oradan oraya dâimîdir. Bunun ne olduğunu tam manasıyla anlamak gerçek idrakdir.
Ortadaki "Mim"e gelince, Hazret-i Peygamber'i anlama husûsunda, kişinin O'na bahşedilen nimetleri idrak etmesi ve O'nun mevcûdâtın idrâkinin ötesinde olduğunu bilmesidir. Çünkü O, ilim meclisindeki âlem-i emr hükmünün gizlilikden açıklığa kavuşması sûretiyle zâhir olmuşdur. Bu zuhûr, ümmîlik tarîkiyledir. "Mim"in şeddesi, Hazret-i Peygamber'e iki ümmîlik ünvânı verildiğini gösterir. Birincisi, O'nun okuma-yazma bilmemek ma'nâsında ümmîliği, ikincisi ise ümmetinin kendisine mensûbiyyetini gösteren ümmîlikdir.
Sondaki "Dal" harfine gelince, kâinâtın dönüşü devâm ettikçe, yeryüzünün O'na ve O'nun yolunda bulunanlara tahsîs edilmesi anlamındaki devlet-i ebediyyesine işâret eder. O, yeryüzü kendi emrine verilenlerin en hayırlısıdır. "Dal" harfinin sâkin oluşu ve hareke kabûl etmesi, O'nun sultânlık makâmındaki istikrârına, ebedî saâdet burçlarında devrederek, bir nimetden diğerine, bir delilden diğerine yükselişine işâretdir. Hüküm ve hikmetin tamâmı Muhammed aleyhisselâma mahsûsdur. O, kıyâmete kadar emir ve nehiy sâhibidir.
Hâkân-ı havâkîn-i bekâ bedr-i Muhammed
Burhân-ı berâhîn-i likâ sırr-ı Muhammed
Batnân-ı bevâtîn-i hüdâ bahr-ı Muhammed
Sultân-ı selâtîn-i Hudâ nûr-i Muhammed
Sen sadr-ı risâletde güzîn şâh-ı bekâsın
Firdevs-i nübüvvetde mekîn mâh-ı Hudâ'sın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder