Özlü Bir Salât ve Îzâhı

SALÂT

Allahümme salli 'ala seyyidinâ Muhammedin-nin-nebiyyi'l-melîh sâhibü'l-makâmü'l-a'lâ ve'l-lisâni'l- fasîh.

MEÂLİ

Allahım! Güzellikde eşsiz, makâmı en yüce ve lisânı en fasîh peygamberin Efendimiz Muhammed aleyhisselâma salât eyle.

ÎZÂHI

 Melâhat yüz güzelliğidir, melîh de güzel yüzlü demekdir. Resûl-i Ekrem Efendimizin "nebiyyi'l-melîh" olarak vasfedilmesinin sebebi O'nun eşsiz güzellikde olmasıdır. Bu güzellik, hem mübârek vechinin tenâsübünden, hem dâimâ güleryüzlü oluşundan, hem de cemâlinde lemeân eden nûr-i ilâhîden ileri gelir. Zâten O'nun bir ismi de "Nûrullah"dır yani O, Allah'ın nûrudur. Sûre-i Ahzab'daki "وَدَاعِيًا اِلَى اللّٰهِ بِاِذْنِه۪ وَسِرَاجًا مُن۪يرًا ve dâ'ıyen ilallahi bi iznihî ve sirâcen münîrâ" âyet-i kerîmesi de buna işâret eder.

Allah katında en yüce makâm, Resûl-i Ekrem Efendimiz'in makâmıdır. Hiç bir nebî hiç bir resûl O'nun makâmına erişemez. Sûre-i Necm'deki "فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى fe kâne kâbe kavseyni ev ednâ" âyet-i kerîmesi buna işâretdir. Resûl-i Ekrem Efendimizin âhiretdeki makâmı da eşsizdir. O makâma "Makâm-ı Mahmûd" denir. Resûl-i Ekrem Efendimizin isimlerinden biri olan "Sâhibü'l-Makâm" da O'nun Allah indindeki yüce makâmına işâret eder.

Fasâhat, düzgün, hatâsız, en anlaşılır, en güzel şekilde konuşmak demekdir. Bu şekilde konuşan kişiye de fasîh denir. Hiç şübhe yok ki insanların en fasîhi Resûl-i Ekrem Efendimizdir. Bunun da sebebi O'ndan zâhir olan kelâmın Hakk'ın kelâmı olmasıdır. Yine Sûre-i Necm'deki "وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى vemâ yantıku 'anil hevâ in hüve vahyün illâ yûhâ" âyetleri de bu hakîkati beyân etmekdedir.

Gül-gülistân-ı melâhatdir Muhammed Mustafâ

Bülbülistân-ı belâgatdir Muhammed Mustafâ

Rûh-i pâki nûr-i Mevlâ'dan mürekkeb bir güzel

'Ayn-i 'ummân-ı 'inâyetdir Muhammed Mustafâ