Sayfalar

22 Kasım 2019 Cuma

Sakın Birliği Bozma!

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Vahdeti, birliği bozma! Sonra elinden nimet gider. Kâfir gelir, sana Allah dedirmez. Seni zikrullahdan men' eder. Senin iffet ve ırzını ayak altı eder. Bak Rumeli elimizden gitti. Bizim elimize geçeli beş yüz sene olmuşdu, İstanbul beş yüz otuz sene. Daha ilerisi var. İspanya sekiz yüz sene müslümanların elinde kaldı. Size bunları ibret için söylüyorum. İspanya sekiz yüz sene müslümanların elinde kaldı. İspanya, İspanya! Sekiz yüz sene sene sonra geldiler, ayrık kökü söker gibi oradan müslümanları söktüler, hepsini kestiler attılar. Bir kısmı hıristiyan olduğu halde yine kestiler. Dediler ki, "Hıristiyan oldunuz değil mi? Sizi yakacağız, böylece rûhlarınız temizlenecek, doğru cennete gideceksiniz" dediler ve yaktılar. Sekiz yüz sene sonra!
Düşman uyumaz. Vahdeti, tevhîdi bozarsan, birbirine adüv, düşman olursan Allah'a şükretmiş olmazsın. İşte Hazret-i Muhammed seni buraya getirmiş, bu nimete erdin sen. Burada oturuyorsan, Resûl-i Ekrem'in hürmetine oturuyorsun. Çünkü burayı O göstermiş. Ama bu nimetin şükrünü yerine getirmezsen, korkulur. 
Varlığımızla, birliğimizle hep berâber çalışacağız, birbirimiz seveceğiz. Öyle ufak tefek şeyler için intikamlar mintikamlar olmayacak, bunlar kaldırılıp atılacak. Müslümanlar, cins, renk bakmadan hepsi birbirinin kardeşidir. Bunu Allah ilân etmişdir : " إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ inneme'l-mü'minûne ihvetün". Allah, "Bütün mü'minler kardeşdir" diyor. Sen bu vatanın evlâdısın, hem tîn kardeşisin, hem vatan kardeşisin, hem dîn kardeşisin.  Dargınlıklar kaldırılacak, Allah'a böyle şükür yapacağız.
 Cümle insân bir babadan bir anadan oldular
Pes yine birbirine hıkd ü hased etmek neden
Bak, bir şey söyleyeyim mi sana. Hiç dostumuz yok. Maalesef İslâm diyarlarında da dostumuz yok. Bundan sonra gidecek yerimiz de yok. Rumeli bozulmuş buraya gelmişiz, Kırım bozulmuş buraya kaçmışız, Macar bozulmuş buraya kaçmışız, Yugoslavya bozulmuş buraya kaçmışız, Yunan bozulmuş, Bulgar bozulmuş, Arnavutluk bozulmuş, hep kaçıp buraya gelmişiz. Bundan sonra gidecek yerimiz de yok. Anavatana dönmüşüz, Anadolu'ya. Vatanımız bir ufak yer kalmış böyle Erzurum'dan Edirne'ye kadar. Ezan okunduğu vakit bir yerden bir yere duyuluyor. Vaktiyle duyulmazdı, tâ bahr-i Umman'dan tâ bahr-i Atlas'a kadar ve aynı zamanda hem Akdeniz hem Karadeniz bizim gölümüz hâlinde idi. Bizim elimizde idi. Neden? Çünkü vaktiyle nimetlere şükrediyorduk, şükretmesini biliyorduk. Şimdi secdegâhımızı bilmiyoruz. Darılmasınlar bana, siz de darılmayın ama secdegâhımızı bilmiyoruz. Namaz kılıyoruz ama, kılanlarımız yani, secdegâhını bilmiyor, nereye secde ettiğin bilmiyor. "Aman Efendim o nasıl söz, Allah'a secde ediyoruz" dersen, yok yok, bir çokları Kabe'nin duvarına secde ediyor, bir çokları câminin mihrâbına, bir çokları da imamın arkasına, Allah'a secde eden pek az. Konuştuğum söz acı biraz ama beni affedin, sizi ben bu sözlerden berî kılarım.
Onun için uyanmamız lâzım. Adâvet, düşmanlık, onun sakalı var, onun bıyığı yok, o şalvar giyiyor, öteki pantolon giyiyor dersek, bu tevhîd bozulur ve birbirimize adâvetimiz artar, ufak şeylerden şeytan aramıza vesvese koyar, birbirimizi boğarız.  Allah muhafaza buyursun, kâfirle bile berâber olanlar oldu, bunları gözümüzle gördük, işittik, gözlerimizle gördük bunları. Allah muhafaza buyursun. Onun için, Cenâb-ı Hakk'ın verdiği nimetlere şükredeceğiz, Allah'ı zikredeceğiz ve hiç bir yerde, hiç bir zamanda, hiç bir mekanda Allah'ı unutmayacağız.
Aç gözün bu nevm-i gaflet nice bir
Hâlık'ın ihsânına şükr edegör
Nefs ü şeytâna itâ'at nice bir
Râzık'ın in'âmına şükr edegör

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder