Sayfalar

18 Kasım 2019 Pazartesi

Süleyman Çelebi'nin Mevlidi

Resûl-i Ekrem Efendimiz'in hayâtı, şemâili, yaşayışı ve ahlâkı üzerine yazılmış olan sayısız eser arasında müstesnâ bir yeri olan bu eser, Türk milletinin yetiştirdiği büyük insanlardan Süleyman Çelebi tarafından yazılmışdır. Hayâtı hakkında pek az bilgiye sâhib olduğumuz Süleyman Çelebi Hazretleri, büyük bir âlim olduğu gibi aynı zamanda Hakîkat-i Muhammediyye'ye vâkıf olan büyük âriflerimizdendir. 

Eserin yazılmasına vesîle olan hâdise de çok ibretlik bir hâdise olup bunu daha önce yazdığımız için burada tekrârına lüzûm görmedik.

Asıl adı "Vesîletü'n-Necât" olan bu manzûm eser, hem bu türde Türkçe yazılmış ilk eser olması bakımından, hem sehl-i mümteni' denilen bir uslûb ile yazılmış olması açısından, hem muteber siyer kaynaklarından alınan bilgilerle yazılmış olması itibarıyla, hem kuru bir siyer kitabı olmayıp muhabbet-i Muhammediyye ile yazılmış olması ve okuyana Peygamber muhabbetini tattırması bakımından, hem de uslûbundaki zarâfet, samîmiyet, dilinin sâdeliği, tekellüfsüz ve tasannu'suz oluşu bakımından hakîkaten eşsiz ve emsâlsiz bir eserdir.

15. asrın başında yazılmış olan bu eser, yüzyıllar boyunca Türkler tarafından en çok okunan ve okutulan eserlerden biri belki de birincisi olmuşdur. Eser bütün Türk illerine yayılmış hattâ başka dillere de tercüme edilmiş, İslâm dünyâsının her tarafında kabûl görmüşdür. Eser, güzel sesli hâfızlar ve bu işi meslek edinmiş mevlidhânlar tarafından özel bir uslûb ile okunmuş ve doğum, ölüm gibi vesîlelerle ve mübârek gecelerde okunması âdet olmuşdur.

Eserin tertîbi de dikkate şâyândır. Tevhîd ve Münâcât ile başlayan eser, müellifin özür beyânı ve duâ talebinden sonra âlemin yaradılış sebebi ile devâm eder. Peygamberimizin vilâdeti, mucizeleri ve özellikle de mi'râcı anlatıldıkdan sonra Efendimizin evsâfı zikredilir ve vefâtı ile de esere son verilir.
Yüzyıllar içinde şu ya da bu sebeble esere bir çok ilâveler yapılmış ve bazı kısımları da değiştirilmişdir. Eser üzerinde büyük mesâî harcayan Faruk K. Timurtaş ve Necla Pekolcay hocalarımız sâyesinde bu ilâve ve değişiklikler mümkün olduğu kadar  ayıklanmış ve eserin aslına yakın hâli ortaya çıkarılarak yayınlanmışdır. Her iki hocamız da yayınlarında eser ve müellifi hakkında ilmî değerlendirmeler yapmışlar ve kıymetli bilgiler vermişlerdir. Piyasada bulacağınız Mevlid nüshalarının çoğu eserin aslından uzak olduğu için sizlere bu iki hocamızın yayınladığı kitapları edinmenizi tavsiye ederim.

Biz de bu eşsiz eserin feyzinden istifâde edilmesi maksadıyla, blogumuzda ayrı bir sayfa açmış ve eserin bölümlerini peyderpey yayınlamaya başlamışdık. Gâyemiz hem metnin aslına erişim imkânı sağlamak hem de metni usûlüne göre okuyan üstâd mevlidhânların ses kayıtlarına erişim imkânı sağlamakdı. 

Hiç şübhe yok ki, Süleyman Çelebi Hazretlerinin eseri büyük bir feyiz ve bereket kaynağıdır ve muhabbet-i Muhammediyeye vesîledir. Muhabbet-i Muhammediyye de necât sebebidir. Zâten Süleyman Çelebi de eserinin adını bu yüzden "Vesîletü'n-Necât" koymuşdur. Gelin O'nun eşi menendi olmayan bu eserini tekrar tekrar okuyalım ve okutalım ki kalblerimiz nûr-i tevhîd ve nûr-i îmân ile dola, gönüllerimiz muhabbet-i Muhammediyye ve meveddet-i Ahmediyye ile memlû ola.

Çün kim belirdi dünyâda âsâr-ı Mustafâ
Tutdu cihânı serteser envâr-ı Mustafâ
Uruldu cânda nevbet-i şer'-i Muhammedî
Doldu cenân cinânına ezhâr-ı Mustafâ
Tevhîd servi ravza-yı îmânda bitdi hôş
Akdı çü 'ayn-i hikmet-i esrâr-ı Mustafâ
Hakk gülşeninde ötdü girü vahy bülbülü
Rahmet gülüyle doldu bu gülzâr-ı Mustafâ
Oldu meşâm-ı 'akl u dil ü cân mu'attar uş
Açıldı çünki nâfe-i güftâr-ı Mustafâ
Kalmadı kadri kıymeti dürr ü cevâhirin
Dürrler çü saçdı lutf-i dürerbâr-ı Mustafâ
Bâzâr-ı küfr ü kibr ü dalâlet harâb olup
Hem hôş bezendi şer' ile bâzâr-ı Mustafâ
Dînin çerâğı yandı vü yandı kamu oda
Küffâr-ı ehl-i şirk u hep ağyâr-ı Mustafa
Gerçi ki yok dürür bu Süleymân'da hôş 'amel
Lâkin anın ümmîdi dahî vâr-ı Mustafâ
Sen Mustafâ'yı cân ile tekrâr eylegil
Nûr artırır gönüllerde tekrâr-ı Mustafâ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder