Sayfalar

9 Mart 2021 Salı

Semâ' Kimler İçin Faydalı Kimler İçin Zararlıdır?

Hazret-i Mevlânâ buyuruyorlar ki :

Dervîşler vecde gelirler ve Allah'a iştiyakları artsın, âhirete îmânları çoğalsın, gönüllerinden dünyâ sevgisi çıksın, gönülleri dünyâya yabancı olsun diye semâ' ederler. Onlar bu husûsda, kerâmetleri 'âleme yayılmış, güneşden daha tanınmış, ululukları minberlerde anılmış ulu şeyhlere uyarlar. İnananlar, gözlerine sürme diye çeksinler de gönül gözleri aydın olsun, gayb 'âlemini görsünler, istiğrâk hâlini bulsunlar diye onların ayaklarının basdığı toprağı ararlar. Çünkü semâ'ı onlar vaz' etmişdir. Peygamberlerin mîrâsçıları onlardır, mîrâs bilgisi de onlarındır, marifet ve keşif bilgisi de onlarındır. Zâhirî hükümleri bilen âlimlerde okuyup öğrenme bilgisi vardır ama marifet ve keşif bilgisi yokdur. Nitekim Mustafâ aleyhisselâm buyurmuşdur, "Bildiği ile amel eden kişiye Allah, bilmediğini de öğretir". Öğrenip bellediğini yerine getirene Allah, marifet ve keşif bilgisini de bağışlar. Kime de bu bilgiyi bağışlarsa o kimse, erenlerin arasına katılır gider. Şeyhlerin vaz' etdikleri her şey, peygamberlerin vaz' etdikleri şey demekdir. Çünkü kavminin içinde şeyh, ümmetinin arasındaki peygamber gibidir. Hattâ onlar "Benimle duyar, benimle görür" sırrına ermişdir. Onların yapdığı iş "Allah atdı" hükmüne girer.
Bazı âlimler, semâ'ı men' etmişdir, bazıları câiz görmüşdür, her iki hüküm de doğrudur. Nefsine uyan, şehvetine kapılan kişiler, kibirle, gafletle semâ'a kalkarlar, âhiret hâllerinden haberleri yokdur. Onların semâ'ı, oyun ve eğlenceden ibâretdir. Yapdıklarıyla 'azâba uğrayacak olanlar, onlardır. Çünkü nefis ve şehvet, dünyâdandır. "وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ لَعِبٌ وَلَهْوٌ", yani dünyâ hayâtı oyun ve eğlenceden ibâretdir. 
Şeyhlerin ve dervîşlerin semâ'ına gelince, bu semâ', eğlenceden ve oyundan berîdir. Hattâ bunların semâ'ı, zâhir ehlinin çalışıp çabalamasından da yücedir. Çünkü ameller niyetlere göredir. 
İki müslümanı birbirine düşürmek, yâhud bir müslümanın ayıbını meydana çıkarmak niyetiyle söylenen doğru, haramdır. Peygamberler, bu şekilde doğru konuşmayı zinâdan da beter addetmişlerdir. Peygamberimiz, "El-gıybetü eşeddün mine'-z zinâ" buyurmuşdur. Fakat iki müslümanın arasını uzlaştırmak için yalan söylemek helâldir, hattâ sevâbdır. Peygamberimiz, bu çeşit yalan söyleyenler cennete giderler buyurmuşdur. 
Lokma da kâmil kişiye helâldir nükte de
Mâdemki kâmil değilsin ne ye ne iç ne konuş
Tam bir doğrulukla, teslîmiyyetle ve tam bir îmânla, kâmil bir kişiye tâbi olan topluluk da kemâle erer. Tıpkı yeni ay gibi, hani sonunda dolunay olur ya. "Men teşebbehe bi kavmin fehüve minhüm", yani kim kendisini bir topluluğa iyice benzetirse, onlardandır o". "وَكُونُواْ مَعَ الصَّادِقِينَ" emri de bunu ifâde eder. Onlarla düşüp kalkan, ebedî olarak şekâvete düşmez. Ârif olana bir işâret yeter.

Şâhbâz-ı Cenâb-ı Zü'l-Celâlest semâ'
Ferrâş-ı kulûb-i ehl-i hâlest semâ'
Der mezheb-i münkirân harâmest semâ'
Der mezheb-i âşıkân helâlest semâ'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder