Sayfalar

5 Nisan 2021 Pazartesi

El-Hamîd الحميد Celle Celâluh

Hamîd kelimesi, hamd kökünden gelir. "Hamd Ne Demekdir?" başlıklı yazımızda hamdin ne ma'nâya geldiğini uzun uzadıya yazdığımız için burada lafı uzatmayacağız. Cenâb-ı Hakk'a izâfe edildiğinde "الحميد el-hamîd" şeklini alan bu isim, hem "öven" hem de "övülen, övülmeye lâyık olan" ma'nâlarına gelir. Burada büyük bir incelik vardır. Zîrâ Cenâb-ı Hakk gerek zâtı, gerek sıfatları ve gerek fiilleri itibarıyla övülmeye lâyık yegâne varlık olduğu hâlde, kendisine lâyık olan övgüyü de ancak yine O yapabilir. Nitekim Sûre-i Fâtiha'nın başındaki "elhamdülillahi rabbi'l-âlemîn" âyet-i kerîmesi de bunu göstermekdedir. "Peki ama kullar da Allah'a hamd ediyorlar" denilirse, deriz ki, kulların hamdi de yine Allah'ın kelâmıyladır, kendi sözleriyle değildir. Kul, âciz bir mahlûk iken nasıl olur da, kendisini yaradan, kâinâtın hâlıkı ve müstakillen mâliki, kâdir-i mutlak olan Allah'ı medh ü senâ edebilir, O'na lâyık olan övgüyü nasıl dile getirebilir? Buna katiyyen imkân yokdur. Diğer tarafdan, kullarını kendi öğretdiği ve bildirdiği şekilde hamd etmeye muktedir kılan da yine O'dur. Yani bir kul Allah'a hamd etdiği vakit, Allah o kulun ağzıyla kendi kendisini övmüş olur. Netîce itibarıyla, öven de övülen de O'dur. Hamîd ism-i şerîfi işte bu ma'nâyı ifâde eder.

Cenâb-ı Hakk övülmeye lâyık olan yegâne varlıkdır demişdik. Zîrâ kâinâtda övgüye lâyık ne kadar iyilik, güzellik, yücelik varsa hepsi de O'ndan zuhûr etmekdedir, O'nun yaratmasıyla meydana gelmekdedir. Demek ki, kim neyi medh ü senâ ederse etsin, aslında Allah'a hamd etmiş olur, o ister bunun farkında olsun, ister olmasın. "وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدَهِ وَلَكِن لاَّ تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ" âyet-i kerîmesinde bu hakîkate de işâret vardır. Zîrâ kâinatda ne varsa hepsi de Allah'ın mahlûkudur ve her biri kendi diliyle Allah'ın kuvvetini, kudretini ve sanatını göstermekdedir. Tabii görene, köre ne!

Kur`ân-ı Kerîm'de pek çok yerde geçen bu ism-i şerîfi, biz bütün namazlarımızda da okuruz, hem de mükerreren okuruz, üstelik muhâtab sîgasıyla okuruz, "inneke hamîdün mecîd" yani, "Muhakkak ki sen Hamîd'sin, sen Mecîd'sin" deriz. Böylece hamdi Cenâb-ı Hakk'a izâfe ederiz, O'nun büyüklüğü ve azameti karşısında aczimizi ifâde ederiz. "Ya Rabbi, biz sana lâyık olan medh ü senâyı yapmakdan âciziz, seni ancak yine sen medh ü senâ edebilirsin" demek isteriz.

Elhamdülillahillezî sultanuhû na'tu'l-ezel
El-vâhidu'l-ferdüllezî gufrânuhû yemhu'z-zelel
Rabbi te'âlâ şânuhû 'amme'l-verâ ihsânuhû
Lâ yenbegî rıdvânuhû illâ bi ihlâsi'l-'amel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder