Sayfalar

3 Nisan 2021 Cumartesi

Lafzatullah : Allah Adı

Biliyorsunuz ki kaç zamandır Kur`ân-ı Kerîm ve onun özü olan Sûre-i Fâtiha hakkında yazılar yazıyorum. Fâtiha'dan bahsedip de lafzatullahdan bahsetmemek olmaz. Zîrâ Allah lafzı, hem besmelede hem de Fâtiha'nın başındaki "elhamdülillahi rabbi'l âlemîn" âyet-i celîlesinde zikredilmekdedir. Yalnız bunlar dahi bu ismin ehemmiyyetini göstermeye yeter. Cenâb-ı Hakk'ın Kitâb-ı Kerîmine bu ismiyle başlamasının hikmeti, bu ismin, ism-i zât olmasındandır. Diğer bütün esmâ-yı ilâhî, bu ismin içinde mündemiçdir. Esmâ-yı Husnâ'nın her biri, Cenâb-ı Hakk'ın sıfatlarını bildirir, bir tek bu isim, Hakk'ın zâtına işâret eder. Bu yüzden de diğer isimler kullara izâfe edilebilirken, bu isim aslâ kullara izâfe edilemez, çoğul hâlde de kullanılamaz.

Bu ismin menşei hakkında çok sözler söylenmiş, bir çok görüşler öne sürülmüşdür.  Bunların hepsini iki başlıkda toplamak mümkündür. Bazıları bu ismin diğer kelimeler gibi bir kökden türediğini iddiâ etmişlerdir, bazıları ise bunun özel biri lafız olduğunu ve böylece vaz' edildiğini söylemişlerdir ki biz de bu görüşdeyiz.

Bu ismin, bir kökden türediğini söyleyenlere bakacak olursak, pek çok görüş olmakla beraber, şu ikisi öne çıkar. 

  • Bazıları bunun "ilâh" kökünden geldiğini, başına bir harf-i tarîf eklenerek "el-ilâh" şeklinde özel isme dönüştürüldüğünü, sonra kolay söylenmesi için hemzesinin  düşürülüp, lamların birleştirildiğini söylemişlerdir. İlâh, kulluk etmek ma'nâsına gelen "elehe-ye'lehu" veya hayret ve şaşkınlık içinde kalmak, gönülden bağlanıp sığınmak ma'nâlarına gelen "elihe-ye'lehu" ve "velihe-yevlehu" kökünden bir masdar olup, tapılan, yüceliğinin karşısında hayrete düşülen, gönülden bağlanılıp sığınılan anlamlarına gelir. İlâh, yalnız Allah için değil, bâtıl tanrılar için de kullanılır. Nitekim Kur`ân'da sayısız misâlleri vardır.
  • Bazıları da bunun,  gizlenmek, insan idrâkinin üstünde olmak anlamındaki "lâhe-yelîhu" kökünden geldiğini söylemişlerdir.

Allah'a şirk koşan câhiliyye Araplarının dahi bu ismi biliyor ve ona itibar ediyor olmaları, hakîkaten düşündürücüdür. Cenâb-ı Hakk müşriklerin bu durumu hakkında, "وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ" buyurmuşdur. "Andolsun ki onlara, gökleri ve yeri kim yaratdı diye sorsan, elbette Allah diyecekler" demişdir. Diğer bazı eski dillerde de, bu ismi andıran lafızlar görülmekdedir. Meselâ Arâmîce'deki "elâhâ", İbrânicedeki "elohim" gibi. Bu da bize bu ismin çok eskilerden geldiğini, Âdem aleyhisselâmdan beri bir çok dilde mevcûd olduğunu düşündürmekdedir. 

Hâsıl-ı kelâm bu isim, esmâ-yı ilâhînin hasıdır ve başıdır. Bu yüzden de Kur`ân'ın hemen en başında zikredilmişdir.

Bu ismin bir husûsiyyeti de şudur. Eğer ilk harfi olan elif düşse, geriye "lillah" kalır ki bu da yine Allah'a işâret eder. İkinci harfi olan lam da düşse, geriye "lehû" kalır ki yine bu da Allah'a işâret eder. Üçüncü harfi olan ikinci lam da düşürülse, geriye "hû" kalır ve bu da yine Allah'a işâret eder. Kur`ân-ı Kerîm'de bunların hepsinin misâli vardır. Başka hiç bir esmâda böyle bir husûsiyyet yokdur.

Bu ism-i şerîfin esmâ-yı husnâ içindeki mevkiini ve bir takım hâssalarını daha önce kaleme aldığımız için burada onları tekrar etmeyeceğiz. Dileyenler o yazımıza şuradan erişebilirler.

Dahi her sûretin harfine öz olmuş bu çâr üzre
'Anâsır-veş odur cânâ görünür her biri yeksân
Anın ger sen cüdâ etsen bugün bir harfini cânâ
Yerinden nesne eksilmez görünür zümre-i 'irfân

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder