Sayfalar

9 Nisan 2021 Cuma

Sûre-i Fâtiha'yı Nasıl Kırâat Etmeliyiz?

Günde kırk elli defa okuduğumuzdan mıdır yoksa aceleciliğimizden midir yâhud bildiğimizi zannedip üstünde pek durmadığımızdan mıdır, her nedense, Sûre-i Fâtiha'yı ekseriyâ yalapşap, alelacele, üstünkörü, başdansavma okuyoruz. Maalesef bazı imam efendiler de böyle yapıyorlar. Halbuki Sûre-i Fâtiha, Kur`ân-ı Kerîm'e muâdil olması hasebiyle, ağır ağır, tâne tâne, âyet âyet okunmalıdır. Özellikle de namazda. Çünkü namazdaki kırâatın esâsı, Sûre-i Fâtiha'dır. Fâtiha'sız namaz olmaz. Hattâ namazı namaz yapan Fâtiha'dır da diyebiliriz. Halbuki biz Sûre-i Fâtiha'yı okurken pek dikkat etmiyoruz, acele ediyoruz, hattâ makineli tüfek gibi okuyoruz. Bu yüzden de ağzımızdan çıkanı kulağımız pek duymuyor. Kırâatımız kırâata pek benzemediği için namazımız da namaza pek benzemiyor.

Şimdi size birer misâl olarak meşhûr kârîlerden Hâfız Abdülbâsit Abdüssamed'in iki ayrı Fâtiha kırâatını veriyorum. Bunlardan ilki bir buçuk dakîka sürüyor. Dikkat ederseniz, her âyet tâne tâne okunuyor, son heceler uzatılıyor, âyetler arasında bir iki saniye duruluyor, âyetler birleştirilmiyor ya da hemen diğer âyete başlanmıyor. İşte namaz kılarken Fâtiha'yı böyle okumak gerekir. Tabii ille de bu kadar ağır okunacak diye bir şart yok, siz biraz daha süratli okuyabilirsiniz. Meselâ bundan iki kat daha süratli okusanız, kırk-kırk beş saniye kadar sürer ki bu da namaz için makbûl bir okuyuş olur.

İkinci okuyuş, kârilere ve hâfızlara mahsûs bir okuyuş tarzıdır. Mevlid ve hatim cemiyetlerinde, Kur`ân ve zikir meclislerinde dinleyenleri Kur`ân'a doyurmak için böyle okumak lâzımdır.

Üçüncü bir okuyuş tarzı daha vardır ki o daha süratlidir. Mezarlıkdan geçerken, duâların sonunda yâhud başka bir vesîle ile Fâtiha okuduğumuzda uzun uzun okumayız, âyetler arasında uzun aralıklar bırakmamıza da lüzum yokdur. Çünkü bu okuyuşlar kırâat maksadıyla değildir, zikir maksadıyladır. 

Bu vesîle ile ortalıkda dolaşan bir yanlışı da düzeltmek istiyorum. Şeyhü'l-Ekber Hazretleri Fütûhât-ı Mekkiyyesinde, Sûre-i Fâtiha'yı besmeleyle birleştirerek okumanın fazîletinden bahseden bir hadîs şerîf zikretmişdir. Birileri bu hadîs-i şerîfi yanlış anlamış olacak ki "Fâtiha'yı tek nefesde okumak çok fazîletlidir" diye bir laf çıkarmışlar, herkes bunu gerçek zannedip birbirine aktarmış, bu yanlış almış yürümüş. Bu hadîs-i şerîfde beyân edilen birleştirme yalnız besmele ile "Elhamdülillahi rabbi'l-âlemîn" âyet-i kerîmesi içindir. Yani "Bismillahi'r-rahmâni'r-rahîmi'l-hamdü lillahi rabbi'l-âlemîn" diye okumakdır. Fâtiha'yı tek nefesde okumak da mümkündür ama onun için körük gibi ciğer yâhud dalgıç nefesi lâzımdır. Aksi takdirde Fâtiha'yı tek nefesde okuyan kişi, ne okuduğu elfâzın hakkını verebilir, ne de okuduğundan bir şey anlar.

Dikkat ederseniz, namaz hakkındaki âyetlerde hep "أَقِيمُوا akîmû" emri vardır. Bunun ma'nâsı, namazı ta'dîl ü erkâna riayet ederek, hudû' ve huşû' ile kılmakdır. Öyleyse, namaz kılan kişi, ne okuduğunun ve niye okuduğunun farkına varmalıdır. Dikkat edin, namazda, Allah'ın huzûrundayız ve Allah'ın kelâmını okuyoruz.

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :

Ne vakit namazda zevke ereceksin yani namaz kıldığın vakit zevkleneceksin, o vakit bil ki îmânın kemâle erdi, rüşd sâhibi oldun demekdir. Namazları sıkıntıyla kılıyorsan bil ki kalbinde hastalık var, rahatsızlık var, maraz-ı nefse mübtelâsın. Ne vakit namazdan zevk almaya başlayacaksın ve "إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ iyyâke na'büdü ve iyyâke neste'înu" ile kime hitâb edildiğini ve hitâb edilen zât-ı âlî-kadrin zât-ı ulûhiyyetinin sana verdiği cevâbı duyduğun vakit, namaz senin mi'râcın olacakdır. Makamdan münezzeh olan Hazret-i Allah, nasıl ki mi'râcda peygamberini o yüce makâma çıkarıp, kendi zât-ı ulûhiyyetine âid âyetleri ona gösterdi, müşâhede etdirdi, Resûl'ün mi'râcı böyle oldu, senin de mi'râcın namazdır.
Salât-ı "semme vechullah"a ermek içün derûnunda
Olup mezkûrla kâim kâmet-i mahv u fenâ ister



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder