Sayfalar

4 Mayıs 2021 Salı

İmâm-ı Ali Niçin En Çok Ebû Türâb Lakabını Severdi?

İmâm-ı Ali'ye bu lakabı Resûl-i Ekrem Efendimiz vermişdir. Hikâyesi şöyledir :

İmâm-ı Ali kerremallahu vecheh Hazretleri bir gün öğlen vakti canı çok sıkkın vaziyetde evinden çıkmış ve Mescid-i Nebî'ye gelmiş ve orada yere uzanmış. Malum ya Arabistanda gündüzün en sıcak vaktini istirahatle geçirmek eski bir âdetdir zîrâ o sıcakda bir iş görmek mümkün değildir. Resûl-i Ekrem Efendimiz, sık sık pek sevgili kızı Fâtıma vâlidemizin evine uğrarlarmış ya işte o gün de uğramışlar. Hazret-i İmâm'ı evde bulamayınca, nerede olduğunu sormuşlar. Mescidde olduğunu öğrenince, oradan doğruca mescide gitmişler ve İmâmı-ı Ali'yi topraklara bulanmış vaziyetde yerde yatar hâlde bulmuşlar. Efendimiz, bir tarafdan mübârek elleriyle onun üstündeki tozu toprağı temizlerken, bir tarafdan da "Kalk yâ Ebû Türâb, kalk yâ Ebû Türâb" diyorlarmış. Bu hitâb İmâm-ı Ali'nin çok hoşuna gitmiş, bütün gamı kederi bir anda zâil olmuş. O günden sonra da kendisine en çok bu lakabla hitâb edilmesinden hoşlanır olmuş.

Bilindiği gibi Arapça "türâb", toprak demekdir. Yine bilindiği üzere, Araplarda lakab, kişinin alâmet-i fârikasına göre verilir. Malûm ya, toprak, mahviyyetin, tevâzu'un ve hilmiyyetin sembolüdür. Resûl-i Ekrem Efendimizin İmâm-ı Ali'ye "Ebû Türâb" diye hitâb etmesinin hikmeti budur. Zîrâ Hazret-i İmâm-ı Ali kerremallahu vecheh, sâhib olduğu büyük fazîlete ve yüksek şerefe rağmen pek mahviyyetkâr ve mütevâzı' idiler.

Hâkipâkin tûtiyâ-yı çeşm-i cân ola n'ola
'İllet-i kalbe devâsın yâ Aliyye'l-Murtazâ
Bârigâhında velîler oldular hep cârub-keş
Pâdişah-ı dü-serâsın yâ Aliyye'l-Murtazâ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder