Sayfalar

3 Mayıs 2021 Pazartesi

İmâm-ı Ali'nin Resûlullah Katındaki Değeri

İmâm-ı Ali kerremallahu vecheh, bir gün Peygamber Efendimize sormuş, "Yâ Resûlallah, hangimiz Allah'ın Resûlüne daha sevgilidir? Kızı Zehra mı, yoksa onun kocası Ali mi?" demiş. Efendimiz buyurmuşlar ki, "Fâtıma bana senden daha sevgilidir ama sen de benim yanımda on­dan daha azîzsin".

Yine bir meclisde, ashâbdan biri, Resûl-i Ekrem Efendimize sormuş, "Yâ Resûlallah, en çok kimi seversin?" demiş. Efendimiz önce Hazret-i Ebûbekir'i zikretmiş. O zât, "Peki hanımlardan kimi seversin?" deyince, Hazret-i Âişe'yi zikretmiş. Başka kimleri seversin diye sorunca, ashâbın ileri gelenlerini saymışlar. Hazret-i Fâtıma annemiz de o meclisde imiş ve Resûl-i Ekrem'in sevdikleri arasında İmâm-ı Ali'yi zikretmemesine taaccüb etmiş ve sormuş, "Yâ Resûlallah, Ali'yi niçin zikretmediniz?" demiş. Efendimiz, "O bendendir" buyurmuşlar.  

Hicret esnâsında, Resûlullah'ın yatağına birisinin yatması îcâb etdiğinde, Resûl-i Ekrem Efendimiz bu vazîfeyi İmâm-ı Ali'ye vermişdi. Halbuki bir başkasına da verebilirdi. İmâm-ı Ali de pekâlâ Seyyidinâ Hazret-i Ebûbekir gibi Efendimizin maiyyetinde bulunabilir, yola onunla berâber çıkabilirdi. Hatırlarsanız bir önceki yazımızda burada büyük bir incelik var demişdik. O incelik şudur ki, Resûl-i Ekrem Efendimiz, İmâm-ı Ali hakkında, "Ene ve Aliyyün min nûrin vâhid" yani "Ali ve ben tek bir nûrdanız" buyurmuşdur. Bu, pek yüce bir mertebedir ve İmâm-ı Ali'den gayrı hiç bir sahabî bu mertebeye nâil olamamışdır.

Diğer mühim bir hâdise de şudur. Hazret-i Peygamber Tebük Seferi'ne giderken İmâm-ı Ali'yi Medîne'de yerine vekîl olarak bırakmışdı. İmâm-ı Ali, Resûlullah'ın yanında harbe iştirâk edemediği için pek mahzûn olunca, Efendimiz ona, "Yâ Ali, ente minnî bi menzileti Hârun min Musâ, elâ innehû lâ nebiyyün ba'dî" buyurdular. Yani "Hârûn aleyhisselâm, Mûsâ aleyhisselâm için hangi mevkide ise, sen de benim için o mevkîdesin" demek istediler. Bilindiği gibi Mûsâ Nebî, Tûr'a çıkdığında, yerine kardeşi Hârûn aleyhisselâmı vekîl bırakırdı, ümmetini ona emânet ederdi.

Ol ki sevdâ-yı cihân-ârâya cân eyler fedâ
Murtazâ'dır gûyiyâ vasfı anındır "lâ fetâ"
Her kim ol dildâr sevdâsında çekmiş mihneti
Dem-be-dem eyler safâ tutmuş reh-i Hayrü'n-nisâ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder