Vaktiyle Ramazan ayında medreseler tatil edilir, mollalar yani medrese talebeleri Anadolu'ya dağılır her biri bir köye gider ve halka dînî bilgiler verirler, halkın dînî husulardaki müşkillerini hallederlermiş. Buna da cer usûlü yâhud cerre çıkmak, cer yapmak filan denirmiş. Bu usûl uzun yıllar devâm etmiş.
Pâdişahlardan biri bu usûlü kaldırmak istemiş, "Mollalar köylere gidip cer yapmasınlar" demiş. Şeyhülislam demiş ki, "Efendim lâzımdır" demiş. Pâdişah "Neden lâzım?" diye sorunca, "halkı irşâd ederler" demiş. Pâdişah başka fikirde şeyhülislam başka fikirde, bir türlü bir fikir birliği sağlanamayınca, "Bir heyet teşkîl edelim, gidelim köylülerin hâlini görelim de sonra karar verelim" demişler.
Gelmişler bir köyün câmisine, içeri girmişler. İmâm mihrâba geçmiş, tek ayak üzerine durmuş. Namazdan sonra sormuşlar, niye böyle durdun diye. "Abdest alırken sağ ayağımı yıkadım sol ayağımı yıkayamadım, abdestsiz ayağımı yere koymadım" demiş.
Oradan çıkmışlar başka bir köye gitmişler, oradaki câmide de imam evvelâ sola selâm vermiş, sonra sağa selam vermiş, köy imamı. Onun da sebebini sormuşlar, "Muhtarla kavgalıyım, pezevenk sağ tarafa durmuş, selâm versem, ona vermiş gibi olacak, onun için evvelâ sola verdim" demiş. "Muhtarla neden kavga etdiniz" demişler, "Oğlu bana karşı geliyor, ikide birde itiraz ediyor, yalan yanlış şeyler söylüyor. Babasına söyledim, babası dedi ki, 'Bben onun terbiyesini veririm ama sen de çok terbiyesiz bir adamsın İmam Efendi'. Niye dedim. 'Ben bu köyün muhtarıyım, sen hep benim önüme geçiyorsun' demesin mi. Ondan kavga etdik" demiş.
Oradan üçüncü köye gitmişler. Bakmışlar halk şadırvanda abdest alıyor. Abdestden sonra herkes kıçını oynatıyor, câmiye öyle giriyor. Abdest alıyor, kıçını oynatıyor, içeriye giriyor filan. Cemaata sormuşlar, "Neden kıçınızı oynatıyorsunuz" demişler. "İmam Efendi söyledi" demişler. İmâmı çağırmışlar, "Sen bunu nereden söyledin?" demişler, "Kitâbda yazıyor" demiş. "Hangi kitâbda?" diye sormuşlar, "Şeyhülislâmın yazdığı kitâbda" demiş. "Getir şu kitâbı görelim" demişler. Getirmiş, "Buyrun okuyun" demiş. O vakit kitâblar hep el yazısıyla, matbaa yok. Yüzükle büzük aynı şekilde yazılıyor, bir iki noktalı bir tek noktalı, noktanın biri düşmüş, "Musallînin parmağında yüzük varsa, abdest alırken yüzüğünü oynatması müstehabdır" diyor, nokta silindiği için, "büzüğünü oynatması müstehabdır" diye okumuş hoca.
Heyet raporunu verip de, pâdişah köylülerin ahvâlini görünce, "Haa öyleyse mollalar köylere gitmeye devâm etsinler" demiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder