Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri yeri geldikçe anlatırlardı :
Vaktiyle iki molla cerre gitmişler, bir köylü amcanın evinde misâfir kalmışlar. O köylü amca, görünüşde köylü ama hakîkatde bir mürşid-i kâmil imiş. Mollalardan biri abdest almak için dışarı çıktığında köylü amca diğer mollaya sormuş, "Oğlum, arkadaşının ilmi, irfânı nasıl?". Molla şöyle cevap vermiş, "Hiç sorma. Bu câhil herifle yola çıkdık, pişmân oldum ama iş işden geçti, eşek herifin birisi". Biraz sonra o molla dışarı çıkıp da diğeri içeri girince köylü amca ona da aynı soruyu sormuş. İkinci molla da şöyle cevap vermiş, "Öküz herifin birisi. Nereden onunla arkadaş oldum, pişmânım ama yola çıkdık bir kere".
Akşam iftar zamanı gelmiş, hep berâber sofraya oturmuşlar. Her iki mollanın da önünde kapakları kapalı birer sahan duruyormuş. Mollalardan biri sahanın kapağını kaldırmış, bir de ne görsün sahanın içinde arpa var. Diğeri de kendi önündeki sahanı açınca içinde saman olduğunu görmüş. Köylü Amcanın önündeki sahanda ise tereyağına kırılmış mis gibi kokan yumurtalar varmış. Köylü Amca, önlerindeki sahanlara şaşkın şaşkın bakan mollalara "Haydi buyrun" demiş. Mollalar, ne yapacaklarını bilemeden öylece kalakalınca köylü amca demiş ki, "Niye şaşırdınız ki? Seni arkadaşına sordum, senin için eşek dedi, onun için senin önüne arpa koydum. Seni de arkadaşına sordum, o da senin için öküz dedi, senin önüne de saman koydum. Ben sizin ne olduğunuzu birbirinizden öğrendim".
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder