Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
İslâm'da ilim tahsîli farzdır. Fakat bir de ma'nevî ilimler vardır ki, bunları tahsîl etmek farz-ı ayndır. Bunu tahsîl etdikden sonra, diğer bir müsbet ilme yönelmek ve onu da tahsîl etmek vazîfemiz ve borcumuzdur. Ne var ki, bu ilimleri tahsîl farz-ı kifâyedir. Bir kısım gençler tabâbet tahsîl ederse, diğerlerinden bu farz sâkıt olur. Çünkü bir milletin bütün ferdlerinin doktor olmasına hem lüzûm, hem de imkân yokdur. Şu kadar ki, bir toplum kendi ihtiyâcına yetecek kadar doktor yetiştiremezse, Allahu Teâlâ indinde mes'ûl olur. Bilmem anlatabiliyor muyum? Yani demek isterim ki, bir genç, her şeyden önce öğrenmesi farz-ı ayn olan ilmihâlini ta'lîm ve tedrîs edecek ve sonra içinde yaşadığı topluma faydalı olabilecek bir diğer ilim dalı seçerek onu da tamamlayacakdır. Yoksa birini diğerine tercîh ve fedâ etmek İslâm mantığı ile bağdaşmaz. Meselâ kırk milyon Türkün topyekûn dîn adamı olmasına lüzûm ve ihtiyaç yokdur. Fakat her müslüman Türk çocuğunun abdest alacak, namaz kılacak, oruç tutacak ve diğer ibâdet ve tâ'atde bulunacak kadar dîn bilgisi, dîn dersi alması kaçınılmaz bir zarûretdir.
Hakk rızası'yçün ilim tahsîline sa'y etmeyiz
İzzet-i dünyâ içindir ilmimiz a'mâlimiz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder