Sayfalar

11 Mart 2022 Cuma

Huzûr Dersleri

Bilindiği gibi, hemen hemen bütün Osmanlı pâdişahları ilme ve âlime çok kıymet vermişler, onları el üstünde tutmuşlar ve onlardan istifâde etmek için her fırsatı değerlendirmişlerdir. Huzûr dersleri de bunun bir tezâhürüdür. Saraydaki ilmî toplantılar, ilme merâkıyla tanınan Fâtih Sultan Mehmed Hân devrinde dikkat çekici ölçüde çoğalmış ve bu toplantılarda konuşulan mevzular çeşitlenmiş ve mübâheselerin seviyesi de oldukça yükselmişdir. Bu toplantılara devrin en mümtâz alimleri katılır ve daha önceden tesbit edilmiş olan mevzular üzerinde ciddî münâzaralar yaparlardı. Uzun zaman pâdişahların itercîhine göre cereyân eden bu toplantılar, 18. asırda düzenli dersler hâline getirilmiş ve yalnız Ramazan aylarında yapılır olmuş ve dersler Kur`ân tefsîrine tahsîs edilmişdir. 

Bu derslerde dersi takrîr eden âlime mukarrir, müzâkere eden âlimlere muhâtab denilmişdir. Her dersde bir mukarrir, birden fazla muhâtab bulunurdu. Bu derslerde önce bir âyet okunur, mukarrir önce âyeti tefsîr eder, sonra sözü muhâtablara bırakır, muhâtablar okunan âyet-i kerîme ve yapılan tefsîr ile ilgili sorular sorup, itirazlar yaparlar, mukarrir de onların sorularına ve itirazlarına cevâb verirdi.

Önceleri seviyesi oldukça yüksek olan bu dersler, sonradan seviyesini kaybetmiş, hattâ bazı derslerde hoca efendiler hakâik-i Kur`âniyyeden bahsetmek yerine bir takım kavâid kâidelerini tartışarak zaman doldurmuşlardır. II. Mahmud zamanındaki huzûr derslerinden birinde muhâtab olarak bulunmuş olan Kethüdâzâde Ârif Efendi, orada şâhid olduklarını üzülerek anlatır. Dersde, "اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الَّذ۪ينَ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِه۪ صَفًّا كَاَنَّهُمْ بُنْيَانٌ مَرْصُوصٌ innallahe yuhibbüllezîne yukâtilûne fî sebîlihî saffen ke ennehüm bünyânün mersûs" âyetiyle, onunla münâsebeti olan, "يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اصْبِرُواْ وَصَابِرُواْ وَرَابِطُواْ وَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ yâ eyyühellezîne âmenû'sbirû ve sâbirû ve râbitû vettekullâhe le'alleküm tuflihûn" âyet i kerimesi okunmuş. O sıralar yeni teşkil olunan nizâm-ı askeriyyenin harblerde sabır ve sebatı, Allah'a rabt-ı kalb etmeleri ve metin bir binâ gibi düşman karşısında cesâretle durmalarından bahsedilecek yerde, hoca efendiler, "vesbirû"daki "vâv", "vâv-ı âtıfe" midir, "vâv-ı hâliye" midir?" gibi, o meclisde konuşulmasına hiç lüzûm olmayan bahislere girişmişler. Sultan Mahmud'un buna çok canı sıkılmış ve ders tatsız bir şekilde sona ermiş.

Huzûr dersleri hilâfetin ilgâsına kadar devâm etmişdir. Huzûr derslerini her yönüyle araştıran Profesör Ebü'lulâ Mardin, derslerin târihçesini, mâhiyetini, yapılışını, mukarrir ve muhâtâbların seçimini, bu zevâtın isimlerini tesbit etmiş ve bütün bu bilgileri önce üç geniş makâle hâlinde, sonra da kitâb olarak yayınlamışdır. Huzûr Dersleri başlığı ile 1951 yılında birinci cildi yayınlanan bu kitabın devâmı Ebü'lulâ Hoca'nın asistanı İsmet Sungurbey tarafından 1966 senesinde yayınlanabilmişdir. Bu cildlerde, mukarrir ve muharrirlerin hâl tercümeleri, bazı ders ve icâzetnâme örnekleri ile bir takım belgeler ve menkıbeler vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder