1. İlm-i Kesbî
2. İlm-i Vehbî
Çalışarak elde edilen ilimlere, "ilm-i kesbî", Allah vergisi olan ilimlere ise "ilm-i vehbî" denir. İlm-i kesbî yerine bazen ilm-i dirâset bazen ilm-i zâhir bazen ilm-i ahkâm da denilir. İlm-i vehbî yerine de bazen ilm-i verâset, bazen ilm-i hakîkat, bazen de ilm-i mükâşefe denilir.
Kesbî olan ilimler, hepimizin bildiği fizik, kimya, târih, coğrafya ya da dînî ilimlerden hadîs, fıkıh, tefsîr gibi ilimlerdir. Bunları çalışan herkes öğrenebilir. Bu ilimleri öğrenmek için akıllı olmak yeterlidir. Tabii kişinin istidadına ve çalışma derecesine göre ilminin seviyesi farklı olur. Ancak kişi, ne kadar akıllı, ne kadar zekî ve kâbiliyyetli olursa olsun bu ilim akıl ile sınırlıdır. Herkes kabûl eder ki, ilme nihâyet yokdur, akıl ise sınırlıdır. Akıl, insanı denizin kenarına kadar götürebilen bir at gibidir, oraya kadar doludizgin gidebilse de denize giremez, kenarında durur.
Vehbî olan ilimlere gelince. Bunlar kesbî ilimler gibi çalışarak öğrenilmez. Bu ilimlerden bazıları tezkiye-i nefs ve tasfiye-i kalb için yapılan mücâhedenin bir semeresi olarak Cenâb-ı Hakk'ın lutfu olarak verilir. Bazıları ise aşk-ı ilâhînin semeresidir ki sôfiyye indinde asıl makbûl olan da budur. Zîrâ mücâhedenin yapamadığını aşk ateşi yapar zîra mâsivâyı tâmâmen mahveden ancak aşk-ı ilâhî ateşidir. Önceki misâl üzerinden gidersek, denizin kenarına kadar gidebilen ata teşbîh edilen akıl yerine aşka süvâr olunca marifet denizine dalmak ve oradan inciler toplamak mümkün olur.
Cenâb-ı Hakk'ın kişiye bilmediği şeyleri bu şekilde öğretmesi, ilhâmât, sünûhât, mükâşefe gibi tabirlerle ifâde edilir. Cenâb-ı Hakk, "VEHHÂB" ism-i şerîfi ile tecellî ederek, dilediği kulunun kalbine dilediği şeyi ilhâm eder ve o bilgi o kişinin kalbinde hiçbir şübheye yer bırakmayacak şekilde karar kılar. Meselâ rüyâ tabiri ilmi böyle bir ilimdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder