Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki:
Vehhâbî itikadlı bir adam, kendisi sonradan tövbe etmiş o itikâdına, şöyle bir kıssa hikâye etdi bana. Bunu sen de dinle. "Mekke-i Mükerreme'den Medîne-i Münevvere'ye sünnet-i Resûl'e, Peygamber'in sünnetine uysun diye, deveyle gitmeye karar verdik" diyor. "Benim tutmuş olduğum devenin sırtında ben yara gördüm, yara olmuş hayvanın sırtı. Arab'a sordum Arab 'lâ şey' dedi" diyor, 'maleş maleş' dedi, 'bir şey değil' dedi" filan diyor. "İçim râzı olmayarak bindim hayvanın sırtına. Ve on beş günde Mekke'den Medîne-i Münevvere'ye vardık. Dinlene dinlene, on beş günde".
Sünnet-i Resûlullah, ona ittibâen yapmış o iş. Tayyâreyle de gidebilirdi. Otomobille de varabilirdi, filan. Manah Meydanı var, içinizde gidenler vardır. Gidenlere Allah tekrar nasîb etsin, gitmeyenlere helâl mal ile Huzûr-ı Resûlullah'a varmak ve orada muhabbet-i Muhammediyyeyi ifşâ ederek Resûlullah'dan şefâat beklemek ve şefâatine nâil olmak vardır. Çünkü Resûlullah buyurmuş ki, "Beni her kim ziyâret ederse benim ona şefâatim vâcib olur". "Hayâtımda beni ziyâret eder gibi, hayâtımda beni gelip gördüğünüz gibi, gene geliniz, gene hayâtımdaki gibi beni bulacaksınız" demişdir Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem. Tabii görene, köre ne! Bak şimdi dinle, iyi dinle!
"Manah Meydanı var, oraya indik" diyor. Hayvan üzerinden hevdeci kaldırdılar, hayvan oradan bir fırladı, doğru Huzûr-ı Saâdet'e girdi" diyor. Peygamber Efendimizin Türbe-i Saâdetine yani. Peygamberimizin türbesi mescidin, câminin içindedir. "İçeri girdi hayvan" diyor, "deve geldi Peygamber'in muvâcehe penceresinin önüne başını koydu, başladı ağlamaya. Şikâyet ediyor yani, benim yaralı sırtıma yük vurdular diye. Bunu görünce tövbe etdim" diyor.
www.muzafferozak.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder