Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Gene salât ü selâmın fazîletinden bahsedeceğim. Bir kıssa daha. Sana ibret olsun. Komprime yani.
Bir kadın geldi Hasenü'l-Basrî’ye. Bu Hasenü'l-Basrî, tarîkat-i aliyyenin, bütün tarîkat-ı aliyyenin başıdır. Hazret-i Ali'den ahzetmişdir, Hazret-i Ali’nin tilmîzidir. Tâbiînin evvelidir. Efdalü't-tâbiîn Üveyse'l-Karanî'dir. Tabiînin evvelidir Hasenü'l-Basrî Hazretleri.
Bir kadın geldi, dedi ki, “Genç bir kızımı kaybetdim Yâ Hasen, Yâ İmâm, kâbil değil mi, kızımı görmek istiyorum. Ahretde o, anneyim özledim çok, kızımı görsem. Mâdem ki Kur`ân var elimizde, "وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍ velâ ratbin velâ yâbisin illâ fî kitâbin mübîn", yaş ve kuru onun içindedir. Hiç kâbil değil mi evlâdımı görmek, ahretdekilerle konuşmak, onları görmek?”. Hasen-i Basrî buyurdular ki, “Sen Kur`ân oku ona, hayır yap, senin için kâfî hanım. Görme, isteme görmek”.
Bir çok şey vardır ki bilmemek, bilmekden hayırlıdır. Ecelimizin ne gün olduğunu bilsek, kimse bir taşın üzerine bir taş koymaz. Sen paraları sayıyorsun, halbuki Azrâil gelmiş senin ensende dolaşıyor, haberin yok. Kasaya koymadan canını alıverir Azrâil. Uğraşır mısın öyle şeylerle o vakit. Hiç belli değil yani. Hiç belli değil zamânı, zemîni, mekânı.
Kadın çok ricâ edince, dedi, “Şöyle yaparsın” dedi, “Cumartesi’yi Pazar’a bağlayan gece şu sûreleri okursun, şöyle yaparsın, yatarsın” dedi kadına. Kadın yapdı öylece ve Allahu Teâlâ da onun ricâsını, niyâzını kabûl etdi ve evlâdını ona gösterdi. Gösterdi ama kız azâb içerisinde. Kabir azâbı hak ve gerçekdir.Burada mim koyun şimdi. İyi dinleyin beni.Hazret-i Osman ibn Affân, zinnûreyn olan Osman ibn Affân radıyallahu anh Hazretleri, Peygamber'in iki kızını almış, Kur`ân'ı cem eden zât, mahşer denildiği vaktide müteessir olurmuş ama, kabir denildiği vakitde çok müteessir olurmuş. Sormuşlar kendisine, demişler ki, "Yâ emîre'l-mü'minîn, mahşerden bahsedildiği vakitde müteessir oluyorsunuz ama kabirden bahsedildiği vakitde çok müteessir oluyorsunuz. Bunun sırrı nedir?" demişler. Demiş ki, "Mahşer umûmîdir, kabir ferdîdir" demiş. "Tek başınasın kabirde, tevahhuş eder insan" demiş. Haşyet. Ama mahşerde kalabalık. Milyonlarca insan var. Kabirden çok tevahhuş edermiş Hazret-i Osman-ı Zinnûreyn, kabirden.Kadın azâbda görmüş kızını. Allah muhâfaza buyursun. Gelmiş Hazret-i İmâm’a, dedi “Yâ İmâm, kızımı azâbda gördüm” dedi, “ne yapacağım şimdi?”. Dedi, “Ben sana söylemedim mi, görmemek hayırlıdır. Kur`ân oku, affı için Allah’a ricâ et, yalvar”.
Ümmet-i Muhammed’e bahş edilen Allah’ın bir lutfudur bu. Nedir o? Dirilerin duâsıyla ölülerin azâbı ref’ olur, kaldırılır yani. Ama ölünün mü’min olması şartdır. Ölülerin mü’min olması şart.“Ne yapayım?”. “Kur`ân oku, şöyle yap, şöyle yap, hayır hasenât”. Sonra, birkaç gün sonra, Hasenü'l-Basrî Hazretleri gördü. Güzel bir hanım, başında murassâ bir taç, sırtındaki giymiş olduğu elbise, dünyâ elbiselerinden değil, kıymet biçilmez. Sordu, “Ey hâtûn, sen bir peygamber kızı mısın, kimsin sen?” dedi. “Sana gelen bir kadın vardı ya yâ İmâm, kızımı görmek istiyorum dedi, işte o kızım ben” dedi. “Ama o azâbdaymış”. “Bizim kabristanda beş yüz kişi böyle azâbdaydık, bir zât geçdi bizim makberenin önünden, Resûlullah’a on salavât verdi, o on salavât hürmetine beş yüz kişinin azâbı ref’ olundu” dedi, "bu nimete erdik" dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder