Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Hilâfet Hazret-i Ömer'e teveccüh etdiği vakitde, Cenâb-ı Hazret-i Ömer, geceleri sabaha kadar uyumaz, mahalle mahalle kapı kapı dolaşır, ibâdullahı beklerdi. Ve derdi ki ekseri zamanda, "Keşke Ömer'in annesi Ömer'i doğurmuş olmasaydı. Bu makâm bize teveccüh etdi, bunun hesâbı çok ağırdır" derdi. Hattâ vefâtı esnâsında kendisine dediler ki, "Ebûbekir Sıddîk seni yerine namzed göstermişdi, sen de namzed göstermez misin? Meselâ oğlun Abdullah'ı". Abdullah ibn Ömer için söylüyorlar, "onu halîfe göster" diyorlar. Dedi ki, "Hayır, bir evden bir kurban kâfîdir" dedi. Yani "Ben kurban oldum, kâfî o kadar" dedi.
Bu kadar Hakk'dan korkarlar idi.
Diyor ki İbn Abbâs Hazretleri, "Bir gece bakdım ki Ömer ibn Hattâb gece dolaşıyordu, rast geldim, dedim ki, 'Yâ Emîr, arkadaş olabilir miyiz'. 'E konuşalım' dedi" diyor. "Beraber dolaşıyoruz" diyor. Bir evin önüne geldik bakdık ki bir ihtiyar kadın içeride çocuklarına, 'Şimdi yemek pişecek, biraz sabredin' diyor, hem ağlıyor, hem bir takım kasîdeler söylüyor. Çocuklarını uyutmaya çalışıyor yani ninni vaziyetinde. Epey bekledik orada, bir türlü o tenceredeki yemek pişmedi. Sonra Hazret-i Ömer ibn Hattâb kapıyı çaldı, dedi ki, 'Hanım, tencerede ne var' dedi" diyor. Bizim evlerimiz gibi değil onların evleri o devirde. İçerisinde su var ve içerisinde birkaç tâne taş var. 'Niçin böyle yapıyorsun?'. 'Çocukları uyutmak için. Günlerden beri açlar. Onlar yemek pişecek diye uykuları gelecek uyuyacaklar, sabahı bulacağız' dedi" diyor. 'E peki çocukların babası nerede?'. 'Çocukların babası gazâya gitdi, harbe gitdi. Allah Ömer'i bildiği gibi yapsın. Babalarını harbe götürdü fakat çocuklarına el uzatmadı, bir şey vermedi' dedi" diyor. O vakit bizâtihî dedi ki, 'Niçin Hazret-i Ömer ibn Hattâb'a müracaat etmediniz?'. Dedi ki, 'O emir ki milletini bilmez, ondan ne hayır gelir! Mâdem ki hilâfeti üzerine yüklendi, bu emâneti, onun bizi bulması lâzım gelirdi. Ben mi gideceğim onun ayağına' dedi diyor. Ağlayarak oradan çıkdık dışarıya, beytü'l-mâl-i müslimîne geldik, bir çuval un aldı, bir testi yağ aldı, unu sırtına, çuvalı ve eline de testiyi aldı, yağ testisini". İbn Abbas diyor ki, "Yâ Emîre'l-mü'minîn, bir tânesini de bana ver" dedim diyor, "yük ağır oldu çok ağır. 'Sırtımdan yükü kaldırmakla hesâbı üzerimden kaldıramazsın. Bu vazîfe benim, ben taşıyacağım' dedi' diyor. Ve gitdik o hanımın hânesine. Bizâtihî kendisi ateşi üfledi, üflerken ateş sıçradı, sakalının bir ucu yandı, bir mikdarı yandı" diyor. "Sonra ağlayarak dedi ki, 'Hanım, Ömer ibn Hattâb benim, bilseydim senin bu hâlini, bugüne kadar seni bu hâlde bırakmazdım. Yarın lütfen beytü'l-mâl-i müslimîne gel, senin ismini kaydedelim' dedi".
Yani bu şekilde Allah'dan korkarlar idi.
Vefâtından altı ay sonra rüyâda görmüşler Ömer ibn Hattâb'ı, "Allah sana ne muâmele etdi?" demişler. İyi dinle! "Şimdi hesâbdan kurtuldum" demiş. Yüzü sapsarıymış. "Niçin muâheze oldun yâ emîre'l-mü'minîn?" demişler. Demiş ki, "Bir yular vardı, deve yuları, askeriyyenin. Onu bir kaç defa kopdu dikdirdik, kopdu dikdirdik. Sonra gene dediler ki, yular kopdu. Artık bırakın onu, yenisini takın diye söyledim demiş. Halbuki o yular bir defa daha kullanılabilinirmiş. Milletin malını niye dışarıya atdın diye beni muâheze etdiler' demiş.
Bu Ömer ki adâleti, düşmanları tarafından bile tasdîk olunmuşdur. Ömer ibn Hattâb'ın adâleti, düşmanlar tarafında da tasdik olunmuşdur yani. Hattâ bir zamanlar Kenedy demişdi ki, "Burası Beyazsaray değil, Ömer'in kulubesi" demişdi. Yani adâlet yeri, adâlet tevzi' olunan yer demek istiyordu. Düşmanı dostu, Ömer ibn Hattâb'ın adâletine hayrandır yani.
Böyle olduğu hâlde Hakk'dan bu şekilde korkarlardı. Peygamberimiz ona demişdi ki, on kişi bunlar, "Siz ne yaparsanız yapınız, ehl-i cennetsiniz" buyurmuşdu. Yani cennetle müjdelenen on kişi bunlar. Böyle olduğu hâlde.
Adâlet çok önemli bir değer.Ne geliyorsa başımıza âdil olmamaktan geliyor.En büyük adaletsizlikte,Allah'ın şeriâtına aykırı bir yaşam sürmek yani insânın kendine zâlim olması.Sonra başlasın bozulmalar...ve şuan ki toplumun hali.Çığrından çıkmış gibi her şey.İnsân muhteşem yaratılmış bu dünyânın terâzisini kaydırdı....İnsânoğlu belki de hiç olmadığı kadar zâlim!Selâm olsun âdil insânlara!
YanıtlaSilBüyük sahabelerin isimlerini zikretmek bile bizim için çok büyük nimet...
RIDVÂNULLAHİ TEÂLÂ ALEYHİM ECMAÎN!