Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Sultan Mustafa Hân, Lâleli Câmisinin bânîsi, üç câmi yapdırmış, birini sel almış, birini yel, birini meczûb almış. Üç câmi yapdırmış, hiç biri onun ismiyle anılmaz. Biri yel, biri sel, biri meczûb.
"Dervîş Baba" demiş, "dünyânın zevki nedir?" demiş. Sakın benim terbiyesizliğime vermeyin, ben Dervîş gibi söyleceğim size, onun dediği gibi, "Yemek, içmek, osurup sıçmak" demiş. "Sus! Terbiyesiz herif!" demiş, "huzûrumda nasıl böyle konuşuyorsun! Kaldırın şunu benim karşımdan! Terbiyesiz adam!". Çıkarken demiş ki, "Pâdişahım, ye iç, osurup sıçma" demiş, gitmiş. Hakîkaten pâdişah tutulmuş, tıkanmış altı. Ertesi sabah çıkamaz helâya. Uğraşır uğraşır yok, olacak gibi değil. Gidip gelmiş bir kaç defa filan. Öğlen yok, ikindi yok, akşam yok, ertesi sabah yok. Şişmiş pâdişahın karnı. Tabîbleri çağırmış, "Bana ilaç yapın" demiş. Yapmışlar, içiyor, hiç faydası yok. Şişiyor karnı. Felâketin büyüğü. Kızmış, bağırmış, doktorlara, "Beni dışarı çıkaramıyor musunuz! Bir mülâyemet ilacı yok mu sizde! Ne biçim doktorsunuz!". "Pâdişâhım" demişler, su şeklinde almışlar yapdıkları ilacı, taşa dökmüşler, taş erimiş, "buyurun için" demişler, hiç bir şey yok.
O vakit, oradaki musâhiblerden biri demiş ki, "O dervîş sana bedduâ etdi pâdişahım" demiş, "onu çağır, gönlünü al, bu işden kurtul". Çağırtmış Lâleli Baba'yı. "Nasılsın pâdişahım, ne haber?". "Sorma, oldu olan" demiş, "kurtar beni, sen haklıymışsın". Câmi de yapılıyor o vakit. "Pâdişahım, pâdişahlığını bana verirsen, seni bir defa yellendiririm" demiş. "Peki, verdim" demiş pâdişah. "Yat aşağı". "Bismillahirrahmânirrahîm" deyip, eliyle bir ovmuş pâdişahın karnını, pâdişah bir yellenmiş, top patlar gibi, gürrr diye. "Oooooooh" demiş pâdişah, biraz rahatlamış. "Bak sultânım" demiş, senin pâdişahlığının ben bir osuruğa satın aldım" demiş ,"irâde ediyorum, câmi benim ismimle anılacak". Lâleli ismi, Lâleli Baba Câmisi. "Haydi bir daha istiyor musun?". "Aman ne olur kurtar beni". "Bismillahirrahmânirrahîm" deyip bir daha sıvazlamış. Caaaart, bir tâne daha. Efendime söyleyeyim, "İmâret benim ismimle anılacak, benim nâmıma. Fukarâ-yı müslimîn oradan yemek yiyecekler, parayı sen vereceksin, fakat benim ismim olacak, Lâleli İmâreti diyecekler". "Peki" demiş pâdişah. Bir daha sıvazlamış, ondan sonra pâdişah rahatlamış, çıkmış dışarıya. O da pâdişahlığı iâde etmiş.
Onun için bu vücûdun zevki. Rûhun zevki de, zikrullahdır. İnsanın rûhu, vücûdundan daha mühimdir. Eğer bir tutarlarsa içeriden, bir peklik olursan iç tarafdan, ne Allah'ı tanırsın, ne kıyâmeti, ne âhireti düşünürsün, ne kabri, ne ölümü, ne Allah'ı. Onun için bir mürşid lazım, karnını ovup iç tarafdan dışarıya çıkarsın bu işi. Yoksa felâket.
İnsan yaşlandı mı, ne yeme, ne içme, ne o, ne o, ne cimâ var, ne uyku var, berbat bir şey oluyor adam. O vakit hiç olmazsa Allah'la aranı iyi et, o vakit zevklenirsin. Eğer insanın içinde îmân olmasa, hayat çekilmez, dünyâ hayâtı. En meşhûr zenginler, en büyük zenginler, benim zengin dediğim bizim bu Vehbi Koç filan gibi değil, Eczacıbaşı gibi filan, milyarlarla oynuyor, dünyâ ile oynuyor, bu adamlar en nihâyetinde intihar ediyor. her zevke gidiyor, zevk alamıyor, nihâyetinde intihar ediyor. Kalb îmânlı olursa îmânlı, Allah'a îmân etmiş olursa, o vakit zevklenir, dünyâdan zevk alır, dünyâ hayâtından, zikrullahdan, ibâdetden, ilâhiden. Her şeyi yerli yerine verir, rahat eder. Onun için îmândan daha tatlı bir saâdet, daha büyük bir nimet, daha büyük bir devlet olamaz. İnanç, îmân. Yani Allah ve Resûlüne îmân ki hem dünyâmızı için saâdet hem âhiret için saâdetdir.
"Onun için bir mürşid lazım, karnını ovup iç tarafdan dışarıya çıkarsın bu işi. Yoksa felâket. " bütün kıssayı bir cümlede özetlmiş efendi hazretleri. Nâm u nişânı yaptıdığın koca imaretin ismini bir mürşide vereceksin o da sana iki cihan rahatına vesîle olacak. Millet de hiç seni anmasın yani padişah bile olsan mühim değil ki o evliyanın sözünü tutumuşsun çok mu?
YanıtlaSil"Padişah-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş
Bir veliye bende olmak cümleden âlâ imiş"
Aman ya rabbi bu sohbet ne büyük bir manevi rızıkdır ve "Rızkın da âlâsı budur."
eyvallah sultânım efendim