Sayfalar

2 Mayıs 2025 Cuma

Peygamber'e Deli Diyen Akılsızlar

Büyük mürşidlerimizden Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri, Sûre-i Kalem'in baş tarafındaki, "نٓ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَۙ * مَٓا اَنْتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍۚ * وَاِنَّ لَكَ لَاَجْرًا غَيْرَ مَمْنُونٍۚ * وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ * فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَۙ * بِاَيِّكُمُ الْمَفْتُونُ" âyetleri hakkında buyuruyorlar ki :

Ehl-i şirk, Resûl-i Ekrem'i tesfîh edip, mecnûn derler. Mecnûn demek, "Sende zerre kadar akl ve idrâk ve irfân ve hüsn-i ahlâk yokdur" demek olur. Ve "kemâl-i akl ve idrâk ve hüsn-i ahlâk cümlesi bizdedir" deyu davâ etdiler. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem sükût edip Sübhân'ı vekîl edip O'na havâle etdi. Zîrâ "cevâbü'l-câhil es-sükût"dur. Hakk Sübhânehû ve Teâlâ bu âyâtı inzâl etdi. 
Manâsı, akl-ı evvel ve levh-i mahfûz hakkı içün ve aklın sahîfe-i levh üzerine nakş ve tastîr etdiği ulûm-i ilâhiyye ki ulûm-i evvelîn ve âhirîndir ve cemî "mâ-kân ve mâ-yekûn"ü mütelallikdir, bu cümle hakkı içün, sen mecnûn değilsin. Rabbinin nimet-i uzmâsına müstağraksın. Ol nimet ki senin aklın, cemî ukûlün menba'ı olan akıldır. Belki ekmelidir. Ve nefsin, cemî kulûbun ve nüfûsun menşei olan nefs-i külliyyedir ve levh-i mahfûzdur. Belki eşmeldir.  Senin rûhun, zât-i Hakk'a maa-kemâlihe'l-mutlak mazhardır. Ve kalbin, Rahmân mazharıdır. Cemî kâinâtda mutasarrıf olan senin rûhun ve kalbindir. Cemî avâlimde olan ukûl ve kulûb ve nüfûs ve tabâyi'de olan idrâkât,  senin aklın ve ilmin ve idrâkâtın âsâr-ı fâizasıdır.
Akl-ı evvel ile Allâmü'l-guyûb, arasında bir vesîle ve vâsıta yokdur. İllâ nokta-i ilm-i ilâhiyyedir. Ve nokta-i irfân-ı âliyyedir. Kelime-i Nûn ona işâretdir. Hem Nûn, mübtedâ-i mahzûfun haberidir. Manâsı, ilmini noktatü'l-ulûmü'l-ilâhiyyedir ve aklın, el-fi'lü'l-evvel ve nefsin, en-nefsü'l-külliyye ve tabîatın, et-tabîatü'l-külliyye ve cismin, el-azîmdir. Hazret-i Ali kerremallahu vechenin, "Ene noktatün tahte bâi bismillah" dediği buradadır. Zîrâ Elif , Allah'a işâretdir ve Bâ, akl-ı evvele işâretdir ve Tâ, nefs-i külliyyeye işâretdir. Bâ, akl-ı evvel olıcak, ve akl-ı evvel ile Allah arasında bir nesne olmayıcak, ulûm-i ilâhiyyeden ayn lâzım geldi ise Bâ'nın altında nokta-i ulûm-i ilâhiyyedir. Akl-ı evvel, onu câmi ve müştemil ve mutazammındır. Hakk'ın kitâb-ı fi'liyyetinin evveli, akl-ı evvel oldu. Ve onda ulûm-i ilâhiyye oldu. Pes imdi, kitâb-ı kavliyyenin de evveli, akl-ı evvel mazharı Bâ oldu. Bismillah da ulûm-i ilâhiyyeye mazhar, tahtında nokta oldu. Dâirâ-i insân-ı kâmil budur, bununla tahakkukdur. Bundan yukarısı ayn-ı Hazret'dir. Dil ile tabîr ve takrîr ve kalemle tahrîr ve tastîr kâbil değildir. 

Bu cevâb-ı Hakk'da resûlünü kemâl mertebe ref' ve ehl-i şirki tamâm mertebede def' ve men' oldu. "Kâfirler! Sizlersiniz mecânîn ve süfehâ ve cühelâ ve eşkıyâ ve eşirrâ. Muhammed, bu nakâisden muarrâ ve müberrâdır. Ve cemî' kemâlât ve kerâmât ile mevsûf ve muhallâdır. Hilâfet-i kübrâ ile hulûs üzerine hâdimdir. Ve niyâbet-i uzmâ ile cemî' avâlimde nâib-i noksân hizmet de var ise mukırr ve muterif ve nâdimdir.

2 yorum:

  1. Peygamberlere sümme haşa deli derler,velîlerin herkesce anlaşılmayacak hallerine böyle olmasaydı daha iyi olurdu derler,kimi eleştirdiğini bilmeden ve eleştirmek sanki haddiymiş gibi.
    Rabbim ne büyük sabır vermiş başta Peygamber Efendimiz'e(SAV) ve onun o güzel yolundan giden Allah dostlarına.
    Anlaşılmak da nasîb meselesi ne gelir elden!

    YanıtlaSil
  2. "İmâm-ı enbiyâ olsan revâdır yâ Rasûlallah
    İşin erbâb-ı hâcâta atâdır yâ Rasûlallah"

    Azîz Mahmûd Hüdâyî(KS)

    YanıtlaSil