Sayfalar

24 Nisan 2025 Perşembe

Sultan Murad'ın Fazlı Paşa'yı Azletmesi

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri bir sohbetlerinde Sultan Murad'ın fazîletlerinden bahsederken buyurdular ki :
Hazînesinde pek fazla para tutmazdı Hazret. Mâl-ı ganâimi, hep fukarâ-yı müslimîne ve Medîne ve Mekke ve Kudüs müslümanlarına, oradaki bulunan fukarâya gönderirdi. 
Bir gün Fazlı Paşa'ya demiş ki, Âşıkpaşa Târihinde yazılı, demiş ki Fâzlı Paşa'ya, sadrazamına, "Fazlı, bana biraz para ver" demiş, "biliyorsun ki bizim cedlerimiz Kudüs'e, Medîne'ye ve Mekke'ye para gönderirlerdi. Şimdi o vazîfe bize düşdü fakat hazînede para yok, onun için bana biraz ödünç para ver" demiş. Bilmem kaç bin kese akçe ver demiş. Yani çok büyük bir meblağ. Fazlı Paşa da demiş ki, "Pâdişâhım, canım fedâ olsun, her şey senin ama, pâdişahların kasası, hazînesi boş olmamalı" demiş. 
Devlet hazînesinde para var hâ! Osmanlıda iki hazîne var. Zamânımızda insanlar yanlış bilirler. Pâdişâhlar hazîneyi soymazlar, milletin hazînesi başkadır, bir de pâdişâhın ferdî hazînesi var, şahsî hazînesi vardır. O câmiler filan, hep ceyb-i hümâyûndan yani pâdişâhın hazînesinden yapılır, halkın parasıyla yapılmaz. Meselâ Süleymâniye Câmisini sultân kendi yapdırdı. Harbden aldığı mâl-ı ganâimle yapılmışdır o. Artan parayla da Hesap Çeşmesi yapıldı. Bir çeşme var ya önünde, artan parayla işte o çeşme yapıldı. Yoksa devletin hazînesinden halkın parasını alıp câmi yapdırsın, öyle şey olmaz! Kese-i hümâyundan. Onu kimsenin bildiği yokdur. Bir pâdişâhın kendi kesesi var, bir de devlet hazînesi vardır. Meselâ gene pâdişahlar içerisinde, devlet işi olduğu vakitde iş görürken devlet mumunu yakan, devlet işi bitdi mi, şahsî işi olduğu vakitde onu söndürüp kendi mumunu yakanlar vardır. Yaaa! Ne zannediyorsun! Yaaa böyle. Kendi şahsî işini görürken kendi mumunu yakıyor, kendi parasıyla aldığı mumu yakıyor, öyleleri var.
Fazlı Paşa demiş, "Efendim, hazînenin boş olması olmaz". "E peki parayı nereden kazanalım da koyalım oraya parayı?" demiş. Fazlı Paşa demiş ki, "Reâya çok zengin" demiş. Reâyâdan maksadı yahudiler ve hıristiyanlar, müslümanlar değil. "Reâyâ çok zengin, mesele ihdâs edelim, onlardan vergi toplayalım, sen hazîneyi doldur" demiş. Aman efendim! Sen mi bunu söylüyorsun! Pâdişahın gözleri fal taşı gibi açılmış, bağıra bağıra gırtlağının damarları çıkdı dışarıya diyor, alnındaki bu damar böyle fışkırdı, "Sen bana neler söylersin! Benim askerim gâzî askerdir. Benim askerim i'lâ-yı kelimetullah için gazâ eder. Haram yiyen asker, meydân-ı muhârebede sâbit-kadem olamaz. Bize üç lokma ekmek helâldir. Birisi kâfirden aldığımız haraç, ikincisi kâfirden aldığımız mâl-ı ganâim, üçüncüsü madenlerden aldığımız vergi. Bunlardan gayrı sen bana ibâdullahın kesesinden para yedireceksin de, askerime ben haram yedireceğim, düşmanın karşısında asker kaçsın mı! Azletdim seni! Cehennem ol, karşımdan defol! Ne paranı isterim ne seni!" diyerek Fazlı Paşa'yı azletdi. Sultan Murad bu!
Türbesinde tek başına yatıyor. Tek başın ayatıyor. Sormuşlar,  demiş ki, "Allah bana azâb ederse, yanımda yatanlar benden rahatsız olmasın" demiş. Üstüne örtü de koydurmamış. Açık toprakdır, üstü delikdir. Yağmur üstüne yağsın diye. Onu da sormuşlar, "Dünyâ saltanatını sürdük, âhiretde Allah'a karşı salatanat olmaz" demiş, "tevâzu lâzımdır".
Ne sâl iledir ne mâl iledir 
Beğim ululuk kemâl iledir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder