Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Aşk, fenâ bir şey değildir. Yalnız şehvete dökülürse, o vakit behîmiyyetdir yani hayvaniyyetdir. Aşk, bir suya benzer, hangi kaba girerse o kabın şeklini alır. Kap tâhir ve temizse, tâhir ve temiz görünür. Yani bir adam kendisini ıslâh etdiyse, ondaki aşk, aşk-ı ilâhîye tekallüb eder. Eğer kendisi kötüyse, nefsini temizlemediyse, kötü şişenin, tozlu şişenin içindeki görülen su gibidir. Aşk-ı mecâzî, insanı aşk-ı hakîkîye götürür. Riyâ ihlâsa, şirk tevhîde, aşk-ı mecâzî aşk-ı ilâhîye yani aşk-ı hakîkiye götürür insanı. İnsan, aşk-ı mecâzîde kalmamalı. Mecnûn Leylâ'yı sevmedi, Mecnûn Allah'ı sevdi. Mevlâ'yı sevdi, fakat Leylâ'da gördü. Sonra bir zaman geldi, Leylâ perdesi ref' olunca, Leylâ Leylâ derken Mevlâ'yı buldu. Kalma orda, geç, atla.
Hasretinle ey Efendim bende kuvvet kalmadı
YanıtlaSilZerre zerre oldu gönlüm sanki kıymet kalmadı
Çokça ağlattı beni döndükçe bu çerh-i derûn
Yaş döküp ceddin Halîl-veş başka hâlet kalmadı
"İftirâkınla efendim bende tâkat kalmadı
YanıtlaSilYahpâre oldu bu dil aşkda muhabbet kalmadı
Şol kadar ağlatdı ben bî-çâreyi hükm-i kazâ
Giryeden hiç Hazret-i Ya‘kûb’a nevbet kalmadı"