Sayfalar

12 Haziran 2025 Perşembe

Bir Damla Su Hâline Gelen Âşık

Şeyhü'l-Ekber Hazretleri buyuruyorlar ki :

Âşıklardan birinin başına gelen latîf ve manidâr hâl, bize şöyle anlatıldı. Bir gün bir âşık bir şeyhin evine gider. Şeyh ona aşkdan bahsetmeye başlar. Bunun üzerine âşık erimeye ve incelmeye başlar ve hattâ incecik bir su gibi akmaya başlar. Öyle olur ki bütün vücûdu şeyhin önünde çözülür, erir ve küçük bir su damlası hâline gelir. O sırada şeyhin bir arkadaşı gelir ve şeyhin yanında hiç kimseyi göremeyince, "Buraya gelen adam nerede?" diye sorar. Şeyh de bir damla suyu göstererek, "O adam işte şu su" der ve âşığın başına gelen hâdiseyi arkadaşına anlatır.

Bu çok garîb, çok acâib bir erimedir, insanı hayrete düşürücü, şaşkına çevirici fevkalâde bir tahavvüldür. O adam, kesâfetini öylesine kaybetmiş ki sonunda bir su damlası olmuş, yani aslına, ilk şekline dönmüş. Nasıl ki vaktiyle suyla diri bir varlık olmuşdu, şimdi de, Allah'ın : "وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَٓاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّۜ" buyurduğu gibi, her şeye hayât veren su şekline yani asıl ve ilk şekline dönmüş oluyordu. Öyleyse buradan şu netîce çıkar. Âşık, her şeyin kendisiyle hayât bulduğu, canlandığı bir varlıkdır.

Şeyhü'l-Ekber Hazretleri bu kıssanın tahlîlini de şöyle yapmışlardır :

Muhabbet, tecellî ölçüsündedir. Tecellî ise marifet ölçüsündedir. Muhabbet ve marifet içinde eriyen ve kendilerinde muhabbetin hükümleri ve fazîletleri zuhûr eden âşıklar, muhabbetin tabiî görünümlerine bağlı kalırlar. Âriflerin aşkına gelince, görünüşde o aşkın bir izi, bir eseri yokdur. Çünkü ma'rifet, yalnız ârif âşıklara verilen ve yalnız onların bildiği sır gereğince, tabiî muhabbetin izlerini siler süpürür. Ârif olan âşık diri kalır ve ölmez. Mücerred bir rûhdur o. Ârifin taşıdığı aşkdan tabîatın bir haberi yokdur. Aşkı, ilâhî aşkdır, rabbâni şevkdir. Allah'ın Kuddûs ismiyle güçlenmişdir. Duyulan sözlerin tesîrlerinden korunmuşdur.

Aşkından eriyip su olan âşık hakkında ileri sürülebilecek burhân şudur. Eğer o âşıkda böyle bir aşk olmasaydı, durumu öyle olmazdı. O zâten önceden âşıkdı ve şeyhin aşka dâir sözlerini duyar duymaz erimeye başladı. Şeyhin sözleri kendisindeki aşkın gizli gücünü harekete geçirmiş oldu. Netîcede olan oldu. Bu şeyhden, kendisinde daha önceden bulunan imkânların gerçekleşmesini elde etmiş oldu. Bir üçüncü kişinin, aşkla ilgili sözleri, âşık üzerinde hiç bir etki uyandırmıyorsa, o aşk tabiî bir aşkdır. Çünkü insanın sadece tabiî yönü, değişimi ve etkilenmeyi tepki göstermeden kabûl eder. Öyleyse, o şeyhin sözlerinden önce de o âşık, zâten aşkla sıfatlanmışdı. O hâdiseden önce et ve kemikken, onu bir suya çeviren bu erime işi onun vücûdu üzerinde oldu. Eğer onun muhabbeti ilâhî olsaydı, şeyhin harflerden oluşan kelimeleri onun üzerinde böyle bir tesir yapmazdı. O sözlerin latîf manâları onun rûhaniyetini coşturmazdı. Dolayısıyla o âşık, aşk konusundaki davâsından hayâ etdi ve kalbinde hayâ ateşi yandı ve hikâyede anlatıldığı gibi, bu onu, su oluncaya kadar eritmeye devâm etdi.

Bu değişim ancak varlıklarda gerçekleşir. Onlardan yalnızca bazıları, tabiî muhabbet sâhibidirler. Bu ise, rûhânî muhabbet, ilâhî muhabbet ve tabiî muhabbet arasındaki farkı oluşturur. Rûhâni muhabbet, ilâhî muhabbetle tabiî muhabbet arasında bir ara noktadır. İlâhî muhabbet, varlıkda değişmez olarak kalır, fakat âşıkdaki tabiî muhabbetden dolayı, bu durum onun üzerinde değişikliğe sebeb olabilir. Böyle olmakla birlikte, onu fenâ haline ulaştıramaz. Çünkü fenâ hâli dâimâ tabiî muhabbet yönünden gelir. Varlığın bekâ hâli ise ilâhî muhabbet yönünden gelir. 

3 yorum:

  1. İbnü'l Arabî Hazretlerinin(KS),sizin tercümenizle neşredilmiş en azından bir kaç eserini okuyabilsek ne güzel olur.Piyasadaki kitaplar ya çok ağır ya da çok yalın ve ruhsuz. Ya aslı olan Arapça'dan ya da Osmanlı Türkçesinden Mekiyye'den yaptığınız çeviri çok güzeldi.Mekiyye gibi güçlü bir eserden o tadı alabildiysek niye olmasın ki?Siz yapmayacaksınız da kim yapacak?Gerçekten çok isterdim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Halkımızın ekseriyeti dînî ve tasavvufî konularda ilkokul seviyesindedir. İbn Arabî'nin eserleri ise tabiri caizse dînde ve tasavvufda post-doktora seviyesidir. Yani halkın okuyacağı kitaplar değildir onlar. Bugün Şeyhü'l-Ekber'i anlayabilecek seviyede üç beş kişi vardır ancak. O üç beş kişi için binlerce sayfayı tercüme etmeye lüzum yok. Ehil olanlara tek tek anlatmak daha kolay.

      Sil
  2. bir damla aşk 💧🔥

    YanıtlaSil