Tam adı "El-münkızü mine'd-dalâl ve'l-müfsıh 'ani'l-ahvâl ve'l-mûsıl ilâ zi'l-'izzeti ve'l-celâl"dir. Kitabın adı, mâhiyetini pek güzel ifâde etmekdedir. Zîrâ eser, dalâletden kurtuluşun çâresini ve Allah'a giden yolu göstermekdedir. Eser, o devride islâm âleminde oldukça rağbet gören bir takım sapık fırkalara ve felsefe yolunu tutmuş olan bir takım âlimlere cevâb mâhiyetindedir. Zannetmeyin ki bunlar geçmişde kalmışdır, Hazret-i İmâm'ın o gün tenkid etdiği zümreler bugün de mevcûddur. Peki kimdir bunlar?
Birincisi akıl yolunu tutanlar, her şeyi akılla îzâh etmeye çalışanlar. Bugün müslüman âlimler arasında bile pek çokdur bunlar. Akla uymuyor diye âyetleri tevil ediyor, hadîsleri inkâr ediyor bunlar. Hiç şübhe yok ki ehl-i dalâletdir bunlar. Bir de Allah'ı, Peygamber'i kabûl etmeyen, âhirete inanmayan bilim adamları var, filozoflar var. Bunlar da akıllarına güveniyorlar. Dîni akla uygun bulmuyorlar. Akıllarının kavrayamadığı her şeyi inkâr ediyorlar.
İkincisi bâtınîler. Bunlar da birinci zümrenin tutduğu yolun tam aksi istikâmete gidenler. Akla mantığa aykırı hareket ediyorlar çünkü. Bunların itikadları ve amelleri islâma uymuyor. Bugün bir takım alevîler, şîîler bu durumdadır, yine bazı mistikler var, tasavvufçular var, sahte tarîkatlar var, bunlar, kendilerine göre bir dîn uydurmuşlar. Peygamber'in yolunu takîb etmiyorlar, kendi önderleri var bunların.
Eserin en dikkat çeken tarafı ise, müellifin bizzat kendi mâcerâsını nakletmesi ve kendi hak ve hakîkat arayışını, kendi tecrübesini göz önüne sermesidir. Hazret-i İmâm, kelâm ilminde de, felsefede de söz sâhibi olacak kadar bunlar üzerinde çalışmış. Nitekim filozoflara reddiyye olarak kaleme aldığı Et-Tehâfetü'l-Felâsife'si onun felsefeyi ne kadar iyi bildiğini göstermekdedir. Bunlardan başka bâtınîleri de araştırmış, onların inançlarını da incelemiş, araştırmış. En nihâyet sôfîlerin eserlerine bakmış. O vakit anlamış ki, hakîkati arayan zümreler içinde yalnız sôfîler doğru yolu takîb ediyorlar. Öyle ki, yapdıkları mücâhede ve riyâzat ile, müşâhedeye ve keşfe nâil oluyorlar. Akılla, nakille elde edilemeyecek ilme ulaşıyorlar. Kendisi de bu yolu tutmuş ve semeresini görmüş. Onu da etraflıca anlatıyor bu eserinde.
Daha evvel Hazret-i İmâm'ın hayâtını yazarken, Munkız'ın bu bölümden uzun bir alıntı yapmışdım, o yüzden burada tekrar etmeyeceğim. Şu kadarını söyleyeyim ki, ilim tahsîl eden, bâhusûs kariyerini islâmî ilimler üzerine yapan yâhud yapmak isteyen herkesin okuması gerekir bu kitabı. En azından, müellifin niçin "Eskiden mevki kazandıran ilmi öğretiyordum, şimdi ise mevki terk etdiren ilme çağırıyorum" dediğini öğrensinler. Bu bile yeter onlara.
Eser, Batı'da ilgiyle karşılanmışdır, pek çok dile tercüme edilmişdir. Hem filozoflar ve hem ilâhiyatçılar bu eserden ilhâm almışlardır. Maalesef bizde pek kıymeti bilinmemişdir bu eserin. Muhtelif yayınevleri tarafından defalarca yayınlanmışdır bu eser, PDF olarak da bulmak mümkün.
Kapsamlı bir çevirisi var mı bu eserin önerebileceğiniz? Benim okuduğum çok sınırlıydı yani kısaltılmış.Önemli bir eser.
YanıtlaSilOlmaz olur mu elbette var. Ketebe, Gelenek, Büyüyenay, Klasik, bu eserin tamamını yayınlayan yayınevlerinden bazıları.
SilTeşekkürler.
Sil