Şeyhü'l-Ekber Hazretleri Fütûhât-ı Mekkiyyesinde buyuruyorlar ki :
Allah seni muvaffak kılsın. Bilesin ki, muhabbet, ilâhî bir makâmdır. Allah kendini onunla vasf ederek el-Vedûd diye isimlenmişdir. Bir rivâyetde ise, el-Muhib diye geçer.
Allah Tevrat'da Mûsâ’ya şöyle vahyetdi : "Ey âdemoğlu, senin hakkın için, ben seni seviyorum. Senin üzerindeki hakkım için de sen beni sev".
Gerek Kur`an'da gerek hâdisde mahlukât hakkında muhabbet ifâdesi geçmiş, Allah sevilenlerin vasıflarını ve cinslerini zikretdiği gibi kendisinin sevmediği sıfatları da beyân etmişdir. Sevmediği sıfatların kimlere âid olduğunu da beyân etmişdir.
Allahu Teâlâ, Peygamberimize bize şöyle söylemesini emretmişdir :
"قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ" (De ki, eğer onlar Allah'ı seviyorlarsa, sana tâbi olsunlar ki ben de onları seveyim ve onlarımn günahlarını affedeyim, şübhesiz ki Allah engin mağfiret ve rahmet sâhibidir).
Gene buyurmuşdur ki : "يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ د۪ينِه۪ فَسَوْفَ يَأْتِي اللّٰهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُٓ". (Ey îmân edenler, kim dînden dönecek olursa bilsin ki Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı sever).
Allah sevdiği kimseler hakkında da şöyle buyurmakdadır :
"اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ التَّوَّاب۪ينَ وَيُحِبُّ "الْمُتَطَهِّر۪ينَ" (Muhakkak ki Allah çokça tövbe edenleri ve temizlenenleri sever)
"اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّل۪ينَ" (Muhakkak ki Allah tevekkül edenleri sever)
"وَاللّٰهُ يُحِبُّ الصَّابِر۪ينَ" (Muhakkak ki Allah sabredenleri sever)
"اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ" (Muhakkak ki Allah muhsinleri sever)
"اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الَّذ۪ينَ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِه۪ صَفًّا كَاَنَّهُمْ بُنْيَانٌ مَرْصُوصٌ" (Muhakkak ki Allah kendi yolunda kenetlenmiş bir duvar gibi saf bağlayarak savaşanları sever)
Allah, sevmediği sıfatların bulunduğu bir topluluğu sevmediğini beyân etmişdir. Bundan murâdı, o topluluğun o kötü sıfatlardan kurtulmasını istemesidir. Bu da ancak o sıfatların zıdlarıyla olur.
Allah şöyle buyurmuşdur : "وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِد۪ينَ". Yani Allah fesadı sevmez. Fesadın zıddı, ıslâh ve salahdır. Öyleyse fesadı terk etmek, salahın ta kendisidir.
Sevmedikleri hakkında yine şöyle buyurmuşdur :
" اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْفَرِح۪ينَ" (Muhakkak ki Allah şımaranları sevmez)
"اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۚ" (Muhakkak ki Allah kendini beğenen ve böbürlenen hiç kimseyi sevmez).
"اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِم۪ينَ" (Muhakkak ki Allah zâlimleri sevmez)
Kezâ Allah aşırı gidenleri sevmez, nankörleri sevmez, günahı âşikâre işleyenleri sevmez, haddini aşanları sevmez, müsrifleri sevmez, kâfirleri sevmez, kötü sözleri açıkça söyleyenleri sevmez.
Bunun yanı sıra, Allah bize başı şeyleri süsleyerek, bazılarını da olduğu gibi sevdirmişdir. Bize bahşetdiği nimetinden bahisle şöyle buyuruyor Allahu Teâlâ : "وَلٰكِنَّ اللّٰهَ حَبَّبَ اِلَيْكُمُ الْا۪يمَانَ ". Yine şöyle buyurmuşdur : "زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَٓاءِ وَالْبَن۪ينَ وَالْقَنَاط۪يرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْاَنْعَامِ وَالْحَرْثِۜ". Karı koca hakkında da şöyle buyuruyor : " وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجًا لِتَسْكُنُٓوا اِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةًۜ"
Allah bize düşmanlarını sevmeyi yasaklamış ve şöyle buyurmuşdur : "يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا عَدُوّٖى وَعَدُوَّكُمْ اَوْلِيَٓاءَ"
Kur'an'da muhabbetle alâkalı pek çok âyet vardır. Ayrıca Peygamberimizin hadîslerinde de muhabbet çokça geçer. Kudsî bir hadîsde şöyle buyrulmakdadır : "Ben gizli bir hazîne idim, bilinmeyi sevdim kâinâtı yaratdım ki onlarla bilineyim, onlar da beni bildi". Biz bu muhabbet sebebiyle yaratıldık, kendimiz için yaratılmadık. Bu yüzden, cezâ amellere bağlanmışdır. Öyleyse amelimiz Allah'a değil, bize âiddir. İbâdetimiz ise bize değil, Allah'a âiddir. İbâdet amelle aynı değildir. Mahlûkâtda ortaya çıkan ameller Allah için ahlâkdır. Öyleyse gerçekde amel eden O'dur. Amellerin iyileri, Allah'a karşı saygının bir gereği olarak, O'na izâfe edilir ama hakîkatde hepsi Allah'dandır. Çünkü Allah şöyle buyurmakdadır : "وَنَفْسٍ وَمَا سَوّٰيهَاۙۖ * فَاَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوٰيهَاۙۖ". gene bir başka yerde, "وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ" buyurmuşdur. Gene şöyle buyuruyor : "ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ فَاعْبُدُوهُۚ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ وَك۪يلٌ". İşte kulların amelleri bu âyetlerin hükmüne girer.
Salât ve selâm onun üzerine olsun, Allah'ın Resulü bir hadîsinde şöyle der : "Allah şöyle buyurdu, 'Bana yaklaşanlar, kendilerine farz kıldıklarımdan daha sevimli ibâdetlerle bana yaklaşmamışdır. Sonra kulum bana nâfile ibâdetlerle yaklaşmaya devâm eder tâ ki ben onu sevinceye kadar. Ben onu sevince, artık onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı ben olurum". Bu tecellî sebebiyledir ki bazıları ittihadı dile getirmişdir. Nitekim Allah buyurdu : "وَمَا رَمَيْتَ اِذْ رَمَيْتَ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ رَمٰىۚ". Yine şöyle buyurdu : "وَمَا تَعْمَلُونَ". Hadîsde şöyle geçer : "Allah her tövbekârı sever". Diğer bir rivâyetde, "Sevgim, benim uğrumda birbirlerini sevenlere vâcib oldu" diye geçer. Başka bir rivâyetde, "Size ihsân etdiği nimetler sebebiyle Allah'ı sevin" diye geçer. Başka bir rivâyetde, "Allah güzeldir, güzeli sever" diye geçer. Allah övülmeyi sever. Hazret-i Peygamber, "Bana dünyâdan üç şey sevdirildi" demişdir. Bu husûsda pek çok rivâyet vardır.
Bil ki, muhabbet makâmı çok şerefli bir makâmdır. Gene bil ki, muhabbet vâr oluşun aslıdır.
Temâyülât-ı kalbiyye ef'âl-i ihtiyâriyyeden değildir...
YanıtlaSilBaşka bir yerde muhabbetin öneminden bahsederken Şeyhül Ekber muhabbetin asla kaybolmadigini, farklı yönlere çevrilebildigini fakat yok olmadığını anlatır. Kişi ölse dahi muhabbet bağının daimî olduğunu söyler ki "kişi sevdiğiyle beraberdir" hadisi şerifinin bir nevi şerhi gibidir.
YanıtlaSil