İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri buyuruyorlar ki :
Çün kalem tahrîrde idi. Yani aşkdan gayrı me'ânîyi yazmakda dirlik eyledi ve müsâraat ve bî-pervâlık gösterdi. Zîrâ 'uhdesinden gelmeye kâdir idi. Çün ki aşkın tahrîrine geldi, yani hakîkat-i aşkı yazmaya gelince, kendi üzerine yarıldı ve münkesir oldu. Yani 'acz gösterdi. Zîrâ hakkı beyândan kâsır idi. Velhâsıl kalem her yerde 'amel eder velâkin aşkda değil. Zîrâ kalem resmdir ve 'âlem sûretdir, mecâzdır. Ve aşk, 'âlem-i melekûtdandır ve hakîkatdir. Pes, nice kaleme gelir. Ve kezâlik kalem mütenâhîdir, aşk ise gayı mütenâhîdir. Ve mütenâhî ve mahsûr ise, gayr-ı mütenâhî ve nâ-mahsûra vefâ etmez. Nitekim Kur`ân'da gelir : "وَلَوْ اَنَّ مَا فِي الْاَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ اَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِه۪ سَبْعَةُ اَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللّٰهِۜ". Aşk hod kelimât-ı Hakk'ın bir güzîdesidir.
Ba'dezâ bu kelâmda bi tarîki'l-farz hâl-i kaleme işâret vardır. Yani farazâ kalem aşka gelse, te'sîrinden pâre pâre olur. Nitekim Cebel-i Tûr vakt-i tecellîde pâre pâre olup sebât ve karâra mecâl kalmadı. Bundan fehm olunur ki, kırâat ve kitâbet ile meşgûl olmak aşkdan mukaddemdir. Sultân-ı aşk zuhûr etdikde ise, rüsûm mütelâşî olur ve edevât mu'attal kalır.
Hayret-i aşka düşen insânın
Okuyup yazmağa aklı ermez
Kâr-ı akldır okuyup yazmak
Âşıkın fikrine sivâ girmez
Ve bu kelâmda kalem-i a'lâya dahi işâret vardır. Zîrâ Allahu Teâlâ nukûş-i kâinâtı kalem-i a'lâ vâsıtasıyla sebt ve tahrîr etmişdir. Ve kalem-i a'lâ, ibtidâ-i hilkatde, bilfiil aşk mertebesinde değildi, belki muhabbet-i mutlaka makâmında idi. Zîrâ aşkın gâyeti rûhun bedene ta'allukundan sonra zâhir oldu. Zîrâ aşk, kalem-i a'lânın cüz'îsi olan kümmelînin rûhları bedene ta'allukundan sonra zuhûr bulur. Nitekim çekirdek arda garz olundukdan sonra şecerin kemâli zuhûra geldiği gibi. Çün ki bu neş'eye tenezzül edip, hakîkat-i aşk ile bilfiil mütehakkık oldu, kâr-ı aşk nihâyetin buldu, maksûd hâsıl oldu. Yani, "Küntü kenzen" sırrı hâsıl oldu ve inkisârının vakti geldi. Pes, 'acz gösterdi. Zîrâ aşk, kemâlât-ı insâniyyedendir. Belki nihâyetü'n-nihâyetdir. Anın içün kutbü'l-aktâbdab ziyâde kâdir ve ziyâde 'âciz yokdur. Fefhem cidden.
Emr-i Hakk'la kalem-i a'lâ
Yazdı her sûreti ber vech-i etemm
Çün ki nevbet irişdi insâna
Hatm idüp hattı anınla didi temm
Ehlullâh'ın cümlesi sizin için kıymetlidir şüphesiz ama İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri'ne karşı özel bir muhabbetiniz var bence.Doğrusunu Allah bilir tabi.
YanıtlaSilCümle ehlullah, tek bir nûrdur. Hepsi birdir, biri diğerlerinden ayrılmaz. İsmail Hakkı Bursevî Hazretlerinden çokça iktibas yapmamızın sebebi, onun tasavvufî konularda çokça eser vermiş olmasından, her meseleyi incelikleriyle beraber beyan etmiş olmasından ileri geliyor. Pek çok arif, pek çok veli var ki ya eser vermemişdir, yâhud eserleri günümüze ulaşmamışdır. Bazı ârifler de pek çok meseleyi kapalı geçmişdir, uzun uzun îzâh etmemişdir. Onları herkes anlayamaz. Mesele bundan ibaretdir.
Sil