Şeyhü'l-Ekber Hazretleri buyuruyorlar ki :
Bize Muhammed ibn Muhammed anlatdı. Ona da Hıbbetü'r-Rahmân, ona da Ebu'l-Kâsım bin Hevâzin anlatmış. O, Muhammed ibnü'l-Hüseyn'den işittim diyor. O da Ahmed bin Ali'den işittim demiş. O da İbrahim ibn Fatik’den işittim demiş. O da şöyle diyor : "Semnûn, mescidde oturmuş, aşk hakkında konuşurken onu dinliyordum. Yanına küçük bir kuş sokuldu. Çok yakınına kadar geldi. İyice yaklaşdı. Geldi eline kondu. Sonra bütün gücüyle gagasıyla yere vurdu, öyle ki ağzından kan geldi ve öldü".
Allah o kuşa bu şeyhin sözünü anlama gücünü vermişdi. İşte aşka dâir sözlerin tesiri o kuşda böyle oldu. Aşk hâli ona galebe çaldı ve aşk sultânı ona hâkim oldu. Bu durum orada hazır bulunanlara bir vaaz mâhiyetinde oldu. Aşk iddiâsında bulunanlara da kesin bir delîl ve büyük bir ibret oldu.
Allah bize muhabbetden büyük bir hisse vermişdir. Aynı zamanda bize o muhabbeti taşıyabilecek gücü de vermişdir. Vallahi, ben muhabbetde öyle bir şey buluyorum ki, bendeki aşk, göklerde olsaydı hiç kuşkusuz gökler çatır çatır çatlardı. Eğer bu aşk yıldızlarda olsaydı yıldızlar parçalanır, parça parça düşerdi. Eğer bu aşk dağlarda olsaydı dağlar yerinden kalkar yürürdü. İşte, ben böyle bir aşkı yaşadım. Allah, o aşkı mirâs alanlardan bana öyle bir güç, öyle bir kuvvet verdi ki, işte o, âşıkların özüdür. Ben o güçle, kendimde öyle şaşırtıcı hâller gördüm ki kelimelerle onu tasvîr etmek kâbil değildir.
Bizimde o âşıkların özünden gelen kelâmlara ve o kelâmlardaki ruha derin bir muhabbetimiz var.Kelâm layığıyla keşke bize ulaşabilse de biz de mahrum kalmasak bu güzellikten...
YanıtlaSil