Sayfalar

4 Haziran 2025 Çarşamba

Yûsuf u Züleyhâ - Kemâlpaşazâde

Hikâyelere ve şiirlere konu olan ve hattâ destânlara dönüşen pek çok aşk hikâyesi vardır. Ancak bunlardan birisi var ki, diğerlerinden daha fazla alâka görmüşdür. O da Mısır Kıtfîrinin karısı Züleyhâ'nın Yûsuf aleyhisselâma olan aşkıdır. Yûsuf ile Züleyhâ arasındaki mâcerâya çok alâka duyulmasının sebebi, bu aşk hikâyesinin Kur`ân-ı Kerîm'de de zikredilmiş olmasıdır. Bu işde büyük bir hikmet var ki, Allah bunu Kitâb-ı Kerîminde beyân etmişdir. Sıradan bir hâdise olsaydı Kur`ân'da yer verilmezdi. Hiç şübhesiz, bu aşk hikâyesinde pek çok ibret ve hikmet var. Üstelik bir de mecâzî aşkın hakîkî aşka dönmesi meselesi var ki Leylâ ile Mecnûn hâriç, diğer meşhûr aşk destanlarında görmüyoruz bunu. İşte bu sebeblerle, bu mâcerâ üzerine pek çok eser kaleme alınmışdır. Tabii daha ziyâde edebî eserledir bunlar, şiirler, mesnevîler filan. 

Yûsuf ile Züleyhâ arasındaki mâcerâya dâir yazılmış pek çok eser arasından Kemâlpaşazâde'nin eserini seçmemizin sebebine gelince. Bu zât, Yavuz Sultan Selîm zamânında şeyhülislâmlık da yapmış olan büyük bir islâm âlimidir. Daha doğrusu bir allâmedir. Nitekim Tefsîr, Hadîs, Fıkıh, Akâid gibi dînî ilimlerde ve Târih, Edebiyat, Felsefe, Tıp gibi alanlarda üç yüz civârında eser kaleme almışdır. 

Taşköprüzâde, Şakâîk-i Nu'mâniyye'sinde Kemâlpaşazâde için, "Kendisinden önceki âlimleri unutdurdu" der. Kemâlpaşazâde, Sadeddin Taftâzânî ve Seyyid Şerîf Cürcânî gibi büyük âlimlerle mukayese edilebilir ancak. Osmanlı ulemâsı arasında ilmî kudretinden dolayı "muallimü’l-evvel" unvânıyla anılmışdır. İlmî ihâtası, muhâkeme kudreti ve şerî meseleleri çözme ve fetvâ verme husûslarındaki yüksek kâbiliyyetinden dolayı da “müfti’s-sakaleyn” (insanların ve cinlerin müftüsü) lakabıyla anılmışdır.

Kemâlpaşazâde, aynı zamanda kıymetli bir şâirdir. Şiirdeki kudretini hem dîvânında hem de bu eserinde açıkça görmekdeyiz. Sizlere bir fikir vermek üzere bu eserden bir gazelini buraya kaydediyorum :

'Aşkın belâsına mübtelâ olalı gönül
Derd ü gam ile oldu musavver belâ gönül

Belâ kaddin hevâsıyla şûrîdedir yine
Derd ü belâ vü mihnet ile mübtelâ gönül

İster ki hâk-i pâyine yüz süresin şehin
Müşkil budur ki hâlini bilmez gedâ gönül

Kaddün hevâsına düşürelden gönül beni
Bildim bunu ki başa olmuş belâ gönül

'Aşkın hevâsına düşüp oldukça mübtelâ
Bilmez n'itdiğin dahi 'aşk ü hevâ gönül

Bir gün belâ-yı 'aşkın anup nâle kılmağa
Bin yıl çekerse hicrin elinden cefâ gönül

Bu unutulmaz aşk destânını 7777 beyitlik bir mesnevî ile dile getiren işte böyle bir allâmedir. Bir iki kâle, yekûlü demekle kendilerini âlim zanneden ve cehâletlerinden gelen cesâret ve cüretle, "İslâmda aşk mı olur, aşkı nereden çıkarıyorsunuz?" diyerek aşkı tahfîf ve hattâ inkâr eden kendini bilmezlere bir ders olur belki.

Eserin yaklaşık üçde birine tekâbül eden bir özeti, 1983 senesinde Mustafa Demirel tarafında hazılranmış, Kültür Bakanlığı Yayınları arasından çıkmışdır. 

Aşk imiş her ne vâr âlemde
İlm bir kıyl ü kâl imiş ancak

1 yorum:

  1. Kalbim sana döneli, başka bir şey bilmez ki,
    Aşkını giydim üstüme, senden gayrısı yokmuş gibi.. 🌹

    YanıtlaSil