Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Âdem aleyhisselâm, şecere-i memnûadan yani Allah'ın memnû etdiği şecereden, "Bundan yeme!" demişdi ya, senin anlayacağın, o şecereden yedi Âdem aleyhisselâm.
Bunda büyük esrâr-ı ilâhî vardır. Kendisine unutduruldu ve şecereden yedi. Yiyince, "Fahruc" de diler, "Çık bakalım dışarıya". "اهْبِطُوا بَعْضُكُمْ لِبَعْ ض عَدُ و". "İhbitû", "hubût et" yani düş demek manâsına. "İn", inmek manâsına. Hemen Hakk tarafından unutdurulduğunu bildiği hâlde, Hakk'dan olduğunu anladığı hâlde, Âdem âdem olduğu için, o suçu kendi nefsine verdi. " رَبَنَا ظَلَمْنََٓا اَنْفُسَنَا وَاِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ " dedi. "Yâ Rabbi, ben sana karşı nefsime zulmetdim, afv u mağfiret etmezsen ben hüsrânda kalmışlardan olurum" dedi. İblis öyle demedi, İblis. İblis, "اَغْوَيْتَن۪ي " dedi Hazret-i Allah'a, "Sen beni aldatdın" dedi. Sırrı fâş etdi yani. Terbiyesiz, edebsiz. Devlet-i ilâhînin sırrını fâş etdi İblis. Âdem suçu üzerine aldı, âdem olduğu için.
Ve istifrâğ etdi.İstifrâğ edince, o kayydan bir ot çıkdı, o otu yılan yedi, yılana zehir geçdi. Yılanın zehri Âdem aleyhisselâmın menhiyyâtla yediği nesneden hâsıl olandır. Sonra o menînin bakiyyesi kaldı Âdem'in belinde. Ondan Kâbil oldu, Hâbil'i katl eyledi.
İyi dinle! Mühim şeyler söylüyorum sana, sırlar söylüyorum.
Kâbil, Hâbil'i katl etdi. Neden? Çünkü menhiyyâtdan hâsıl olan menî ile halk olunmuşdu. Ne anlaşılıyor şimdi? Resûl-i Ekrem buyuruyor ki, "el-veledü simânu ebîh, el-veledü sırrı ebîh". İki hadîsi de rivâyet etmişler. "Evlâd babanın bir dalıdır yâhud sırrıdır" diyor. Babadan bir şey öğrenemezsen çocuğundan öğrenirsin babanın ne olduğunu. Sırrı orada çıkar çünkü. Çocukda çıkar sırrı.
Gelelim yukarıdan aşağı şimdi. Ya Nûh aleyhisselâma ne oldu, oğlu kâfir oldu? Konuşduğum şeyler safsata değil, sana sırdan haber veriyorum, esrâr-ı ilâhîden haber veriyorum. Nûh Peygamber de duâ etdi, dünyâda hiçbir kâfir kalmasın diye. O vakit Cenâb-ı Hakk'ın "Mudill" esmâsının ibtâl olması lâzım gelirdi. Her şey yerinde olmak şartıyla güzeldir. İş merkezini öyle bulmuşdur.
"Nûh aleyhisselâmın oğlu niye kâfir oldu?" diye sorarsan eğer, dedi, "Yâ Rabbi, dünyâda hiçbir kâfir bırakma" dedi. Halbuki, o vakit Cenâb-ı Hakk'ın "Mudill" esmâsının ibtâli lâzım gelirdi. O vakit ne yapdı Cenâb-ı Hakk, onun sulbünden kâfir verdi. Duâsı nedeniyle oldu.
Peki Peygamber'in en büyük düşmanı olan Ebû Cehil'in oğlu İkrime müslüman oldu, bu nasıl oldu dersen, bir gün Resûl-i Ekrem ufakmış gidiyormuş, Ebû Cehil devesini durdurdu, dedi, "Yâ Muhammed gel seni deveme alayım" dedi. Efendimiz Ebû Tâlib'in yetîmi diye, yetîm diye, Efendimiz'i devesine aldı, arkasına. Deve gitmedi. Deve gitmedi. Efendimiz dedi ki "Beni arkana aldığın için deve gitmiyor, beni devenin ön tarafına al" dedi. Öne aldı, deve yürüdü. Bundan dolayı, Peygamberimiz'e bu kadar hürmet gösterdiğinden dolayı, oğlu İkrime islâm ile müşerref olmuşdur.
Fefham! İftah ayneyk! Gözlerini aç!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder