Sayfalar

5 Kasım 2025 Çarşamba

Nemrud Nasıl Helâk Oldu?

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :

Güneşin gurûbu yaklaşdı. Dünyânın en son menzili kabirdir, âhiretin de ilk menzili kabridir, oradan girilir içeriye. Aklım var diyorsun, görmüyor musun? Ecel bir nehir, içmedik kim var? Soruyorum sana, ecel bir nehir, yani su, bir akan su, öyle farzedelim, içmedik kim var? Hani âbâ u ecdâdın? Hani Firavunlar? Hani "اَنَا۬ رَبُّكُمُ الْاَعْلٰىۘ ene rabbükümü’l-a'lâ" diyen Firavunlar nerede? Onlar ne oldular? Orduları vardı, askerleri vardı. Kimisini bir mikrop, kimisini bir sivrisinek helâk etdi.

Hele o Nemrud! Hele o Şeddad! İbrâhim Peygamber'e kafa tutmuşdu Nemrud. "Rabbin nedir?". "يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۙ yuhyî ve yümît" dedi Hazret-i İbrâhim Peygamber. "Nedir o rab dediğin senin?". İbrâhim aleyhisselâm cevap verdi, "يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۙ yuhyî ve yümît, öldürür ve diriltir". Budala cevap verdi İbrâhim Peygamber'e, "قَالَ اَنَا۬ اُحْي۪ وَاُم۪يتُۜ kâle ene uhyî ve ümît, ben de öldürür ve diriltirim". Hapisden iki adam getirdi, birini öldürdü, birini bırakdı. "İşte birini öldürdüm, birini bırakdım" dedi. "Onu yaşatıyorum, onu öldürdüm" demesin mi! Ahmak herif! Öldürmekle diriltmenin ne olduğunu bilmez. Ahmak! Kısa aklıyla Hakk kudretini tartmağa kalkmış terâzisi.

"قَالَ اِبْرٰه۪يمُ فَاِنَّ اللّٰهَ يَأْت۪ي بِالشَّمْسِ مِنَ الْمَشْرِقِ فَأْتِ بِهَا مِنَ الْمَغْرِبِ". "Allah güneşi şarkdan doğdurur, haydi bakalım sen de garbdan doğdur" dedi Hazret-i İbrâhim. Ölüyü diriltiyorsun ya! Haydi bakalım. "فَبُهِتَ الَّذ۪ي كَفَرَۜ fe bühitellezî kefer", şaşırdı kâfir, dedi ki, "Seninle işim yok Yâ İbrâhim, söyle rabbine onunla harb edeceğim ben, ordum var benim" dedi, "hazînem var" dedi, "kuvvetim var" dedi. Cenâb-ı Hakk İbrâhim Peygamber'e vahyetdi, "Git söyle ona, filanca sahraya gelsin harb edelim karşılıklı". Haber verdi İbrâhim Peygamber, "Haydi ordunu topla gel bakalım" dedi. Nemrud ordularını topladı, o devre mahsûs olan silahlarını, mancınıklarını, oklarını, kılıçlarını, kargılarını, topuzlarını topladı, saf saf bağlandılar, hazırlandılar. 
Allahu Sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri, bize ibret olsun için, en âciz mahlûk, insanların gözüyle gördüğü en âciz mahlûk nedir, sivrisinek, Allah, o kibirli kâfire sivrisinek ordularını gönderdi. Görelim anlayalım diye. O devride mikrop gönderse anlamaz herif, görmez ki mikrobu. Milyonlarca sivrisinek tekbîr ederek çıkdılar Allah düşmanıyla harb etmeğe. Gök karardı, güneş görülmez oldu. Bekliyorlar asker gelecek diye, karşıdan bir siyahlık geliyor, vızıltıyla karışık. Tekbîr alıyorlar, vızıltısı o, tesbîhi sivrisineğin.

Fakat bu arada, öyle diyor ehl-i keşif, bir sivrisinek vardı topaldı, kanadı da sakatdı, ayağı da topladı, dedi, "Yâ Rabbi, gazâyı emr ü fermân buyurdun, benim kudretim yok harb etmeğe, sakatım" dedi, "Yâ Rabbi ben bu gazâdan geri kaldım". Üzülüyor.

Ey Türk evlâdı! Ey müslüman evlâdı! Gazâdan geri kalsan sevinme, üzül. Bak, sivrisinek bile Allah yolunda üzülüyor, sen insansın. Malınla, canınla vatanına, milletine, dînine hizmet et, ağlayanın gözyaşını sil, yoksulları sevindir.

Hakk Teâlâ buyurdu ki o sivrisineğe ilhâm etdi, dedi ki, "Mâdem ki böyle aczini ifâde etdin, sakatsın, en kibirli olan, bana karşı hasım olduğunu söyleyen adama seni havâle etdim, sen git ona". O sivrisinek dinlene dinlene geldi. O sinek orduları bir hücûm etdiler, Nemrud'un ordusunda, ne mancınığı kaldı, ne askeri kaldı, darmadağın oldular, bozuldular, kaçan kaçana. Burnundan içeri giriyor ve helâk ediyor. Gözlerinden içeri giriyorlar, burunlarından içeri giriyorlar ve helâk ediyorlar. O topal sinek dinlene dinlene geldi. Nemrud da kaçdı sarayına girdi. İçeri girdi, kapının anahtar deliğinden içeriye. Yaaa! Anahtar deliği yoksa Allah anahtar deliğini halk ederdi orada. Allah dilerse deveyi iğnenin deliğinden geçirir. Ne iğnenin deliğini büyütür, ne deveyi küçültür. Allah dilediği gibi yapar. İşte o kadar! Geldi Nemrud'un dizine oturdu. Dinlendi, yorulmuşdu çünkü. Nemrud vurmağa çalışıyor, sağ eline kondu, oradan sol eline derken, burnundan içeriye girdi. Başladı beynini oymaya. "Efendi, sivrisinek mi?" Yaaa!

Sonraki Nemrudları da Şeddadları filan, mikroplar helâk etdi. Kıvrım kıvrım kıvrandırıyor. Kasaları dolu fakat hiçbir faydası yok. Doktorlar ellerini çekmişler, âciz kalmışlar yani. İş Hakk'a kalmış. Hele bir tânesine gitdik, okumaya götürdüler beni, dedi ki bana, vallâhi böyle bak, "Hocaefendi, bana bir şey musallat oldu, bak orada duruyor" dedi bana. Ama paranın para zamanı, bu para değil, "Kasada yedi milyon var" dedi, "beni bunun elinden kurtarın, yedi milyonu size vereyim" dedi. Bakdık duvarda bir şey yok, biz görmüyoruz. "فَلَوْلَٓا اِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَۙ * وَاَنْتُمْ ح۪ينَئِذٍ تَنْظُرُونَۙ". Rûh hulkuma geldi mi, var dediklerin yok oluyor, var zannetdiklerin yok oluyor, ne kasa, ne rütbe, ne kese, yok dediklerin var oluyor. Hani âhiret yokdu ya, hani melekler yokdu, azâb yokdu, ölüm yokdu, mahşer yokdu, onları görüyorsun, başlıyorsun görmeğe.

Ey mümin! Ehl-i nâr olsun, ehl-i cennet olsun, ölmeden, ölüm ânında, son nefesinde, gideceği yeri görür. Ehl-i cennetsen gideceğin yeri göreceksin, ehl-i nâr isek gene gideceğimiz yeri gösterecekler bize. Allah muhâfaza buyursun. Onun için dâimâ ibâdet ve tâat Cenâb-ı Hakk'a.

Ve başladı Nemrud'un beynini yemeğe. Adamlarını çağırdı, uğraşdılar, imkânı yok ölmesine. Nihâyet çâreyi böyle buldular. İki asker getirdiler, kafasına topuzla vuruyorlar, tokmakla, sinek topuzu yiyince sersem oluyor, biraz duruyor, durunca Nemrud rahatlaşıyor. İçeride hayvanın sersemliği geçdi mi, gene başlıyor yemeğe, gene tokmakla vuruyorlar kafasına. Bazen öyle olur, insan parayı verir, kendini tokmaklatır.

Allah'dan kork! Allah'dan kork! Ne olacağımız malûm değil yarın. Cenâb-ı Hakk'a dâimâ şunu, her gece şunu söyleyin müslümanlar, "Îmânımı yoldaş et, azâbından bizi koru, dâimâ rızânda kullan ve tâatından zevk ver bize yâ Rabbi" de. Amân ibâdetsiz dolaşma. Cenâbet menâbet dolaşma. İbâdetli ve tâatlı ol, dâimâ silahlı bulun. Çünkü dön borusu çaldığı vakitde, hemen dönersin gerisin geriye, dinlemezler kimseyi. "ircı’î" dediler mi, dön gerisi geriye, "ircı’î", tamam, bitdi, o kadar. Dön borusu. Yani askere nasıl emir veriyorlar, "bak!", onun gibidir. Onun için ölenlerin gözü kalır böyle, böyle bakarlar.

Kim fazla tokmak vurursa onun maaşını fazla veriyordu, ustalıkla vuruyorsun diye. Sonra birisi bir gün bir tokmak vurdu, cehenneme yuvarladı. Hani yer tanrısıydı ya! Kendi adamları kendisini döverek öldürdüler. Kâfirler de böyle. Kendi elleriyle put yaparlar, ilahlarını kendileri beklerler. Ne zararı var ne faydası, Allah'a şirk koşdukları şeylerin.

Allah'a yönel. Allah'ı sevenleri sev. Allah'a mutî olanlara mutî ol. Nefsine mutî olma, nefsinle biraz çarpış, insan olduğun meydana çıksın. En büyük gazâ nefs ile mücâdele ve nefse hâkim olmakdır. Nefsine hâkim olmayan insan sayılmaz. Sûretâ insan da görünse, hakîkatde hayvan sayılır.

"يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍۚ". Bak şimdi, dedim ya sana. Geldin, bir ağaç gölgesinde oturdun, gideceksin, onun gibi. Bir yolcusun yani. Her şeyin hazır olsun. "Yarın tövbe ederim, ibâdete yarın başlarım" diyenler zarar etdiler. Ne vakit gideceğimiz malûm değil, diyorum ya işte, "bak!", tamam, bitdi, o kadar. Nefesi verirsin alamazsın. "Gençdi efendim". Olsun, genç olsun ne yapalım. 
www.muzafferozak.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder