Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Her şeyimizi unutmuşuz biz. Her şeyimizi unutmuşuz. Ne mâzîmizden haberimiz var, ne târihimizden. Öyle işte yaşıyoruz, böyle bir ot gibi.
Târihini okuyacaksın, babanda bulunan güzel sıfatlarla sıfatlanacaksın. Onlar Allah ve Resûlullah'a bağlandılar, Allah dünyâyı ve âhireti yaydı böyle önlerine. Dört kıtada hükümrân oldular. Dünyâya hükümlerini geçirdiler. Ne vakit ki işi bozdular Allah ile, sonra bakdılar ki bir papaz bile bize karşı geldi. Vaktiyle yedi kıral biraraya gelir bizimle harb ederdi. Yedi kıral biraraya gelmezse, bizimle harb edemezdi, yedi kıral! Meselâ Yıldırım Hân'ın Niğbolu seferinden yedi kıral vardı karşımızda. Sonra bir papaz bile bizle mücâdeleye kalkdı filan.
Onun için dâimî sûretde Allah müttakîleri, verâ sâhiblerini yüceltmiş, yükseltmişdir. Çünkü en kerîm olan Allah'dan korkandır. Her husûsâtda, her husûsâtda, "Bu işde Allah'ın rızâsı var mıdır yok mudur?" diye düşünerek işi icrâ eden Allah yanında makbûldür. Birçok velîler ağızlarında taş taşımışlar, bakla taşımışlar, "Söyleyeceğimiz söz, Allah'ın gücüne gider mi, insanlara bir fenâlık dokundurur mu?" diye. Çünkü malûm ya, bir adam, ağzından zehir alırsa vücûdu ifnâ olur, kulağından zehir alırsa rûhu ifnâ olur. Yani rûhu ölür. Binâenalâzâlik böyle hareket etmişler. Adâletlerinden dolayı, kılıçlarından dolayı değil. Sakın hâ aklına öyle gelmesin, zorla zorbalıkla filan. Zorbalıkla hiçbir şey olmaz. Yıkılır zorbalar. Zorbalar yıkılır. Nihâyetleri felâket olur. Âdiller, kâmiller, onları Cenâb-ı Hakk arda vâris kılmışdır, sâlihleri vâris kılmışdır arda.
Efendi Hazretleri, bu beyânâtında, Sûre-i Enbiyâ'daki, "وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِي الزَّبُورِ مِن بَعْدِ الذِّكْرِ أَنَّ الْأَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ ve lekad ketebnâ fi'z-zebûri min ba'di'z-zikri enne'l-arda yerisühâ 'ibadiye's-sâlihûn" âyet-i kerîmesini işâret etmişlerdir.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder