Sayfalar

20 Nisan 2018 Cuma

"Kalbler Ancak Allah'ın Zikriyle Mutmainn Olur" Âyet-i Kerîmesindeki Mühim Bir İncelik

Sûre-i Ra'd'daki "أَلاَ بِذِكْرِ اللّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ" âyet-i kerîmesinin incelikleri üzerine daha önce dilimizin döndüğü, ilmimizin yettiği kadarıyla bir yazı yazmışdık. Orada zikretmediğimiz mühim bir inceliği de şimdi beyân edelim. 

"Zikrullah", iki kelimden müteşekkil bir terkîb yani tamlamadır. "Zikir" ve "Allah" lafızlarından meydana gelen bu Arapça terkîbi, dilimize iki türlü tercüme edebiliriz :  


Allah Zikri
Allah'ın Zikri

Biz zikrullah denilince hep birinci ma'nâyı yani kulun Allah'ı zikretmesini anlarız. Halbuki ikinci ma'nâsı yani Allah'ın zikretmesi bundan çok daha mühimdir. Zîrâ kulun binbir hatâ ve noksân ile yaptığı zikrin, Allah'ın kulunu zikretmesi yanında ne kıymeti olabilir? İşte bu âyet-i kerîme bu ma'nâya işaret eder. Kalblerin zikrullah ile mutmainn olmasının sebebi, kulun kendi yaptığı zikirden değil, o zikre mukâbil Allah'ın o kulunu zikretmesindendir. "فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ fezkurûnî ezkürküm" âyet-i kerîmesi de bu hakîkate işâret eder.

Sûre-i Ankebût'daki "وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ ve le zikrullahi ekber" âyet-i kerîmesi de zikrullahın bu ma'nâsına işâret eder. Nitekim büyük velîlerden bir zâta bu âyetin ma'nâsı sorulduğunda şöyle buyurmuşdur :
"Ve le zikrullahi ekber" demek, "Allah'ın kulunu zikretmesi en büyükdür" demekdir zîrâ Hakk kulu zikretmedikçe kul Hakk'ı zikredemez. Hakk'ın bir kulunu zikrederek o kuluna kendisini zikretme ni'metini bahşetmesinden daha büyük bir şey olamaz. 
Burada büyük bir incelik daha vardır ki aslında zâkir de mezkûr da Allah'dır. Zâhirde kullar Allah'ı zikreder görünür fakat hakîkatde Allah kullarının ağzından kendisini zikreder. Zîrâ kulun varlığı vücûd-i izâfîdir, yani kulda hiç bir varlık yokdur. Vücûd-i hakîki sâhibi olan yegâne varlık ise Allah'dır.

Fefhem cidden!
İyi anla!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder