Sayfalar

13 Mart 2021 Cumartesi

Semâ'ı İnkâr Edenler Kimlerdir?

Büyük mürşidlerimizden ve ricâl-i mevleviyyenin önde gelenlerinden İsmâil Ankaravî Hazretleri Minhâcü'l-Fukarâ'sında buyuruyorlar ki :

Semâ', şer'ân ve 'aklen ve tab'an mezmûm ve münker değildir. Belki inde'l-evliyâ ve'l-âşıkîn helâl ve zülâldir. Nitekim buyrulur : 

Anlar ki semâ'ı inkâr eylediler, şu üç kısımdan hâlî değildir :
Evvelâ ya sünnet-i Resûl'e câhildir ve ahbâr-ı nebeviyyeden gâfildir, anın içün inkârla âmildir. Habeşe kıssasın bilmemiş ve Hazret-i Âişe'nin muganniye câriyelere def çaldırıp Hazret-i Nebî'nin yatarken istimâ' eylediğin duymamışdır. Nitekim Hüccetü's-Semâ' nâmındaki risâlemizde, berâhin ve delâille sâbit ve mübeyyen olmuşdur. 
Ve sâniyen şol kimsedir ki, Sünnet-i Resûl'e min vech âlim ola velâkin fukahâ-i sûrîyyenin ve ulemâ-i rüsûmun âlim olduğu gibi ola ve anlara taklîd kıla. Ve ahvâl ve ezvâk ve esrâr-ı ahbâr-ı nebeviyyeden mehcûr kala ve sünnet-i Resûl'den evliyânın istihrâcını bilmeyüp, anların hâlâtından dûr ola. 
Ve sâlisen şol kimsedir ki, ezvâk-ı rûhâniyyeden bî-haber ve çâşni-i muhabbetden ve meveddetden bî-eser 'ınnîn-tabî'at ve füsürde-dil bir hacer-i lâ-yefhamdır. Zevk-i semâ'ı duymamış ve bir dem anın cânı evliyâya uymamış, pes anın rûh-i pür-'ileli şehd ü şekker-i semâ'dan lezzet almamışdır.

Bu lisâna âşinâ olmayanlar için Hazret'in bu beyânâtını şöyle îzâh edelim :

Semâ', yani cehren ve mûsıkî ile yapılan zikrullah, şerîâte göre de, akla ve tabîata göre de kötü ve sakınılması gereken bir şey değildir.  Bilakis, velîler ve âşıklar katında semâ', câiz olduğu gibi zevkli ve şifâlıdır da. Bunun için şöyle denilmişdir :

Hakkıyla yapılan semâ', insanı Hakk'a götüren bir vâsıtadır. Semâ' padişahların avda kullandıkları doğan kuşuna benzer. Nasıl ki padişaha avı doğan getiriyorsa, insanı da Hakk'a semâ' götürür. Yine gerçek semâ', kalbdeki kötü sıfatları ve mâsivâ kirlerini temizleyen bir süpürge gibidir. Hiç şübhe yok ki, zikrullah nefsi tezkiye ve kalbi tasfiye eder. Eğer zikir cehren ve coşkuyla yapılırsa tesiri daha da kuvvetlenir. Semâ'da vecd vardır, vecd hâlinde insanın kalbinde Hakk'dan gayrı bir şey bulunmaz.  Semâ'ın ne demek olduğunu bilmeyenler, ondaki lezzeti tatmayanlar, onu reddederler, hattâ haram kabul ederler. Halbuki âşıklar nezdinde semâ', pek makbûl bir ibâdetdir.

Semâ'ı inkâr edenler üç zümredir : 

Birincisi, Resûlullah'ın sünnetini bilmeyen, O'ndan rivâyet edilen hadîslerden ve hâdiselerden haberdâr olmayanlardır. Meselâ Habeşlilerin mescid-i nebîdeki rakslarına ve Hazret-i Âişe'nin huzûrunda def çalıp şarkı söyleyen câriyelere Resûlullah'ın mâni olmadığından haberleri yokdur. Nitekim bunları Hüccetü's-Semâ' adındaki risâlemizde açık delillerle isbât etmişdik.

İkinci zümre, Resûlullah'ın sünnetini bir yönüyle bilen ama hadîslerin ve sünnetlerin zâhirinde, kabuğunda kalanlardır. Bunlar Resûlullah'ın ahvâlinden ve O'nun sözlerindeki hikmetlerden bî-haberlerdir. 

Üçüncü zümre ise, rûhânî zevklerden habersiz, muhabbetin ve meveddetin lezzetinden nasîbsiz, taş gibi katı kalbli ve anlayışsız kimselerdir. Bunlar semâ'daki zevki hiç duymamış ve evliyâya uymamış olanlardır. Bunlar pek çok manevi hastalıklarla malûl olduklarından, semâ'ın tadını alamamışlardır.

Hastaya bal acı gelir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder