Sayfalar

19 Mart 2021 Cuma

Tarîkat-ı Aliyye Âdâbında Hırka

Tarîkât-ı aliyye âdâbında hırkanın ayrı bir yeri vardır. Yerine göre abâ, kisâ, futa, câme, ridâ, kisve, cübbe, hulle, bürde, haydariyye, ferecî veyâ ferâce gibi isimler verilen bu kıyâfet diğer bütün tarîkat kıyâfetleri gibi bir takım ma'nâlar taşır. 

Tarîkata yeni geren kişiye de hırka giydirilir, seyr-i sülûkünü tamamlayanlara da hırka giydirilir. Şeyhler yani mürşidler de hırka giyerler, dervîşlere ve hattâ dervîş namzedi olan muhiblere de hırka giydirilir. Tabii herkesin hırkası kendi mertebesine göre bir ma'nâ taşır. Şimdi bunlardan bazılarını kısaca arz edelim.

Hırka, Sûre-i A'raf'daki "يَا بَن۪ٓي اٰدَمَ قَدْ اَنْزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاسًا يُوَار۪ي سَوْاٰتِكُمْ وَر۪يشًا۠ وَلِبَاسُ التَّقْوٰى ذٰلِكَ خَيْرٌۜ" âyet-i kerîmesinde zikrolunan takvâ libâsına yani hırka giyen kişinin takvâ ehlinden olduğuna işâretdir. Demek ki kerâmet hırkada değil, onu giyendedir. Hırka giyen kişi, Allah'ın emirlerine uyan ve yasaklarından kaçan kişidir. Üstelik yalnız halk içinde iken değil, kendi başına iken de böyle yapan kişidir. Hırka bunun alâmetidir.

Yine hırka, giyenin giydirene bağlılığının ve teslîmiyyetinin bir alâmetidir. Mürîdin hırkası, kendisine o hırkayı giydiren mürşidinin terbiyesi altında olduğunu gösterir. 

Eğer hırka giydirilen kişi henüz dervîş olmadıysa yani dervîşliğe namzed bir muhib ise, ona giydirilen hırkaya hırka-i teberrük denir ve bu hırka onun mürşide olan muhabbetini ve mürşidin ona olan muhabbetini gösterir.

Bazı dervîşler hizmet dervîşleridir. Böyle bir dervîşe giydirilen hırka, hizmet hırkasıdır yani onun hizmete dâimâ müheyyâ olduğunu gösterir.

Yine hırka, Yakûb Peygamber'in oğlu Yusûf'a giydirdiği gömleğin remzidir. Bu bahis uzundur, buraya sığmaz. Şu kadarını söyleyelim ki Yûsuf aleyhisselâmın kıssası mecâz tarîkiyle seyr-i sülûkü gösterir.

Hırka, Resûl-i Ekrem Efendimizin muhabbetini celb etmeye ve O'nun teveccühüne ve iltifâtına nâil olmaya da işâretdir. Nitekim Efendimiz, hırkalarından birini meşhûr Kasîde-i Bürde sâhibi Ka'b ibn Züheyr'e vermişdir. Vaktiyle azılı bir İslâm düşmanı olup Efendimizin aleyhine şiirler inşâd Ka'b, sonradan îmâna gelip de Resûlullah'ın huzûrunda bu kasîdesini okuyunca, Efendimizin pek hoşuna gitmiş ve bir iltifat olarak hırkasını onun omuzlarına koymuşdur. Zâten kasîdenin ismindeki bürde tabiri de buradan gelir. Peygamber Efendimiz diğer bir hırkasını da, Hakk âşıkı  Üveys el-Karenî Hazretlerine bırakmışdır, yani ona verilmesini vasiyyet etmişdir. Yine Efendimiz bir vesîle ile, ehl-i beytini hırkası altında toplamışdır ki âl-i âbâ tabiri de buradan gelmekdedir. Peygamberimizin abâsı altında topladığı zevât, hiç şübhe yok ki, O'nun en sevdiği kişilerdir.

Hırka, aynı zamanda Hakk'a kurbiyyetin alâmetidir. Nitekim Cenâb-ı Hakk Resûl-i Ekrem Efendimize mi'râc gecesinde o gecenin hâtırası olarak bir hırka ihsân etmişdir. Bilindiği gibi, Efendimiz mi'râcda Hakk'a kurbiyyetin en yüksek derecesine çıkmış, "fe kâne kâbe kavseyni ev ednâ sırrına" ermiş, Allah ile mülâkat etmişdir.

İşte sôfiyyenin hırka üzerinde bu kadar çok durmasının sebeb-i hikmeti de budur. Yoksa hırkanın kendisinde bir kerâmet yokdur.

Dervîşlik dedikleri hırka ile tâc değil
Gönlün dervîş eyleyen hırkaya muhtâc değil

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder