Eskiden çocuklar ekseriyâ dört yaşında dört aylık on dört günlük iken mektebe verilirmiş. Çocukların gitdiği ilk mekteblere, mahalle mektebi, sıbyan mektebi, ibtidâî ya da ilk mekteb denirmiş. Mektebe başlayacak çocuklar için büyük de bir merâsim yapılırmış. Öyle ki o gün çocuklara pek güzel kıyâfetler giydirilir, hem evde, hem evden mektebe giden yol boyunca, hem de mektebde ayrı ayrı merâsimler yapılırmış. Evdeki merâsime bed'-i besmele, yoldakine âmin alayı, mektebdekine de mekteb cemiyeti denirmiş. Okumuş-yazmış, münevver tabaka arasında hepsine birden bed'-i besmele merâsimi dendiği de olurmuş. Çocuklar arasında ise bu merâsimin adı âmin alayı imiş.
Bu merâsimlerden maksad, hem çocukları mektebe ısındırmak, onları okumaya heveslendirmek hem de âilelerin çocuklarının bu ilk mürüvvetini doya doya yaşamak istemesi ve onların heyecânına ortak olmasıdır. Âileler, o günü unutulmaz kılmak ve çocuğun tahsîl hayâtına güzel bir başlangıç yapması için hiç bir fedâkârlıkdan çekinmezlermiş. Bu merâsime âile büyükleri başda olmak üzere yakın akrabalar, mahalleli, mektebin hocası, hocanın yardımcıları, mektebin hademeleri ve daha önce okula başlamış olan bütün talebeler katılırmış.
Bu merâsimlerin bir de hazırlık kısmı var. O gün çocuklar çok güzel giydirileceği için merâsim gününden önce alışverişe çıkılır, güzel elbiseler, ayakkabılar, başlıklar tedârik edilirmiş. Yine merâsimdem evvel teberrüken bir türbe ziyâreti yapılır, Avrupa yakasında oturanlar ekseriyâ Eyüp Sultan'a, Anadolu yakasında oturanlar da ekseriyâ Hazret-i Hüdâyî Türbesine giderler, orada duâlar ederlermiş.
Merâsim aşağı yukarı şu şekilde cereyân edermiş.
Merâsimin yapılacağı gün, daha önce derse başlamış olan talebelerden bir kısmı ilâhici bir kısmı da âminci olarak belirlenir ve en güzel kıyâfetleriyle mektebde toplanır. En önde başının üstünde bir rahle ile Kur`ân-ı Kerîm taşıyan bir talebe bulunur, ilâhicilerin başı olarak da sesi gür savtı güzel, az çok mûsıkî bilgisi olan, mahfûzâtı geniş bir talebe seçilir. İlâhiciler önde, âminciler arkada olmak üzere bir alay teşkîl edilir. Âmincilerin görevi, ilâhilerin belli yerlerinde topluca âmin diyerek merâsime revnâk vermekdir. Alay, çocuğun gideceği mektebin hocasının nezâretinde mektebden hareket eder, ilâhiler okuya okuya, mektebe yeni başlayacak talebelerin evlerine doğru yola çıkar. Yol boyunca alayın önünde yürüyen ilâhicibaşı, yüzü talebelere dönük olarak gerekdiğinde arka arka yürürken bir tarafdan ilâhicileri, bir tarafdan da alayı idâre eder. İlâhici çocuklar dik perdeden, yüksek sesle ve hep bir ağızdan yürüyüş temposuna uygun ilâhiler okurlar, âminciler de beyit veya kıta aralarında ve nakaratları ardından yüksek sesle ve coşkuyla hep beraber uzun bir âmin çekerek yürürler. Sağdan soldan merâsime iştirâk edenler olur, mahalle sakinlerinin de iştirakiyle yol boyunca gittikçe büyüyen alay, mektebe başlayacak çocuğun evine gelince sokak kapısı önünde durur.
Bu merâsimlerde okunan ilâhilerden de birkaçını zikredelim :
Zekâî Dede'nin bestelerinden Acemkürdî makâmındaki, "Yâ ilâhî başlayalım ism-i Bismillâh ile", Hüzzam makâmındaki "Ne bahtlı ol kişi kim okuduğu Kur’ân ola", Uşşak makâmındaki, "Allah emrin tutalım", Hisarbûsleik makâmındaki, "Yâ ilâhî sana geldik bizi mahzûn eyleme" ilahileri, bestekârı meçhul Eviç makâmındaki, "Yessirlenâ hayra'l-umûr" nakaratlı "Allahu Rabbî lâ-yezâl" ilâhisi, İsmâil Dede'nin Sûzinâk makâmındaki, "Ben bilmez idim gizli ayan hep sen imişsin" ilâhisi ve halk arasında çok meşhûr olan Hicâz makâmındaki "Şol cennetin ırmakları akar Allah Allah deyu" ilâhisi, yine bestekârı meçhul Hüzzam makâmındaki "Gözüm ki kâne boyandı şerâbı neyleyeyim" ilâhisi, bestesi Zekâizâde Hafız Ahmed Efendi'ye âid olan Bayâtî makâmındaki "Münâdîler nidâ eyler gel Allah'a" ilâhisi, Sabâ makâmındaki "İsm-i Sübhân virdin mi var bahçelerde yurdun mu var" ilâhisi bu merâsimlerde en çok okunan ilâhilerdir.
Çocuğun ailesi hatırlı, hâli vakti yerinde ise, ev de büyük ve müsâid ise, hoca, kalfası, ilâhicilerden en iyileri, evin selamlığında ağırlanan davetlilerin yanına alınır, burada yüksekçe bir minderin önüne konulmuş bir rahle bulunur, hoca mindere oturdukdan sonra, mektebe başlayacak olan talebe, süslü kıyafetler giymiş ve cüz kesesi boynuna asılmış vaziyetde getirilir, "mâşallâh, bârekallâh, tebârekallâh" duâlarıyla huzûra çıkarılır. Hocaefendi, rahlenin önünde diz üstü oturan talebesine, davetlilerin önünde besmele çekdirir ki bu, çocuğun hocası önünde çekdiği ilk besmele olduğu için merasime "bed'-i besmele" yani "besmeleyle başlama" adı verilmişdir. Sonra hocaefendi "Rabbi yessir velâ tü'assir rabbi temmim bi'l-hayr" duâsını, her kelimeyi tâne tâne okuyarak çocuğa da tekrarlatır. Sonra da elifbânın ilk sayfası açılır ve "Rabbi zidnî ilmâ" duâsı üç defa tekrarlanır, bitince hazır bulunanlar hep bir ağızdan yüksek sesle yine âmin çekerler.
Sonra bir aşr-ı şerîf okunur. Okunan âyetler ya Kur`ân-ı Kerîm hakkında yâhud da ilme dâirdir. Aşr-ı şerîf kıraatinden sonra ilâhiciler bir kaç tâne mekteb ilâhisi okurlar. Nihâyet gülbank çekilerek merâsimin bu kısmı tamamlanır. Sonra da ikrâm faslına geçilir, önce hocaya hediyeler verilir, davetlilere yemek veya tatlı ikram edilir, alaya katılanlara da şeker dağıtılır, gülsuyu serpilir.
Mektebe başlayacak olan talebelerin evine tek tek uğranır, aynı merâsim her evde icrâ edilir, yeni talebe alaya katılır ve en sonunda bütün talebeler büyük bir alay hâlinde mektebe dönerler. Mektebin avlusunda bir ilâhi okunur. Sonra hoca bir gülbank çeker ve talebeler sınıfa girerek derse başlarlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder