Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri anlatmışlardı :
Vâizin biri Bayram vaazını kağıda yazmış, kağıdı da kürsünün üzerine koymuş. Bir aralık müezzin gelmiş, bakmış kürsüden bir kağıd sarkıyor, almış, güzel bir mevıza var, almış, cebine koymuş. Vâiz namazdan sonra kürsüye çıkmış, "Sallû alâ resûlinâ Muhammed" dedikden sonra, "Allah buyurdu ki, Allah dedi ki, Allah buyurdu ki, Allah dedi ki" diyor bir tarafdan da kitabın içinde kağıdı arıyor. Kitabı altüst ediyor, "Allah buyurdu, Allah dedi" filan. Nihâyet kağıdı bulamayacağını anlayınca demiş ki, "Ne dedi biliyor musunuz? Bu kağıdı alanın belâsını versin" dedi.
Efendi Hazretleri bu hikâyeyi anlatıkdan sonra, "İnsan dâimâ dersi kafaya kaldıracak" buyurdular. Nitekim kendileri de hep öyle yaparlar, hiç bir dersi, vaazı, hutbeyi hattâ duâyı bile kağıtdan okumazlardı.
Bu hususda öteden beri söylenen hikmetli bir söz vardır, "İlim, hamamda yıkanırken bile seni terketmeyendir" derler.
Yine İmâm-ı Gazâlî Hazretlerinin talebelik yıllarında başına gelen ibretlik bir hâdise vardır ki bu hâdise onun ilmî hayâtında bir dönüm noktası olmuşdur. Bir seyahat esnâsında eşkiyâ yolu keser ve kervandakileri soyup soğana çevirir, kimin nesi varsa hepsini gasb ederler. Tabii onun parasına ve eşyâlarına da el koyarlar. Hazret, parayı hiç derd etmez, eşyâlarını da umursamaz ama gasb edilen eşyâlar arasında tahsîli esnâsında tutduğu ders notları ve yazdığı defterler de vardır. Onları kaybetmek istemez ve hemen gider eşkiyâ reisine rica eder, der ki, "Her şeyi alın ama ders notlarımı bana iâde edin. Ben onları bir araya getirmek için kaç yıldır çalışıyorum, onlar olmazsa ben perîşân olurum. Zâten o defterler, o kağıdlar sizin hiç bir işinize yaramaz". Eşkiyâ reisi güler, "Defterlerin elinden gidince ilmin de gidiyorsa o ilimden sana ne fayda gelir" diyerek istihzâ eder ve defterleri iâde eder. Bu, İmâm-ı Gazâlî'ye büyük bir ders olur, o günden itibaren not tutmakla kalmaz, öğrendiklerini kafasına kaldırır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder