Sayfalar

1 Nisan 2022 Cuma

Nebîler ve Velîler Gaybı Bilmezler Demek Hatâdır

Büyük mürşidlerimizden İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri buyuruyorlar ki :

Ta'rîf-i ilâhî ile ilm-i gayb mezîd olmakda iken "nebî ve velî gaybı mutlakan bilmez" demek hatâdır. Zîrâ eğer havâdis-i kevniyye olsun ve eğer ulûm-i kevniyye ve ilâhiyye olsun münkeşif olmakdadır. Şu kadar vardır ki havâdis-i kevniyyeyi bilmek muktezâ-yı nübüvvet ve velâyet değildir. Belki enbiyâya mu'cize ve evliyâya kerâmet tarîkıyla bazı havâdis ta'rîf olunur, gerekse maksûdun bi'z-zât olmasın. Şeyh-i meşâyihi'd-dünyâ Muhyiddîn el-Arabî'nin, kuddise sırruh, Cefr'i ve Şecere-i Nu'mâniyye’'si gibi ki kendi vaktine meşgûl iken def'aten ilkâ olunur. İşte bu makûle 'ulûm ile ve 'ulûm-i keşfiyye-i ilâhiyye ile İmâm-ı Ali  kerremallâhu vecheh şöhret bulmuşdur ki bu pertev-i 'ilm ona Rasûlullah'dan, sallallâhu aleyhi ve sellem, aks etmişdir. Ve onlardan sonra külliyyeti hatmü'l-evliyâda zuhûr eylemişdir. Ve evliyânın dahi her birine isti'dâdlarınca nasîb i'tâ olunmuşdur. Ve ihtizâr vaktinde 'ulûm-i havâdis munkatı' olup 'ulûm-i ilâhiyye ilelebed efzûn olmakdadır. Hattâ dünyâda ashâb-ı safâ ile sohbet-i 'irfâniyye vâki' oldukça 'ilm-i ilâhî mezîd olduğu gibi cennetde dahi şecere-i mûnise nâm dıraht altında erbâb-ı vefâ ile mücâlese hâsıl oldukda sohbetlerinden 'ilm-i ledünnî mezîd olup ol meclisden terakkıyât ile müteferrık olurlar. Ve bu sohbet her zamân onlara vâki' olur ve ol meclisin îrâs etdiği 'ulûmdan mâadâ makâm-ı kesîbde dahi mutâla'a-i cemâl-i Hakk'dan tâze tâze feyzlere nâil olurlar ve ekâbir sohbetinden iğtinâm bulurlar. Husûsâ ki Cenâb-ı Risâlet'in, sallallâhu aleyhi ve sellem, sohbet-i celîlesinden ne kadar 'ulûm- i külliyye hâsıl olur ve gaybü’l-guyûb mertebeleri açılır. Ve ehl-i cennet bu nûrâniyyet-i 'ilm ile gide gide melek meşrebine girerler ve gedâ iken her biri başka bir melek olup nâme-i ilâhî üzerinde, "Mine'l-meliki'l-hayyi'l-bâkî ile'l-meliki'l-hayyi'l-bâkî" yazılır ve 'abd, sıfat-ı Mevlâ ile görünür. İşte 'ilmin ziyâdeliği insânı bu netîceye irgürür.

Pes, gerçi Allâmu'l-guyûb Allahu Teâlâ'dır, velâkin âyîne saf olıcak dâimâ 'aks-i nûr-i ilâhî vâki' olmakdadır. Onun için enbiyâ ve evliyâya itâle etmek harâm, belki hakîkatde küfürdür. Zîrâ itâle, kıyâs-ı nefs üzerine mebnîdir. Bu kıyâs ise câiz değildir. Zîrâ hacer ve cevher ve hâk ve anber arasında kıyâs olmaz. Hemân sen tehyie-i mahall eyle ve nazar-ı ilâhîye muntazır ol, vakti geldikde Feyyâz'dan feyz hâsıl olur ve 'ulûm-i garîbeye nâil olursun ki 'ilmi ilâhîdir. Zîrâ bu 'ilm-i azîz 'ulemâ-i rüsûm yanında garîbdir ki onlardan buna âşinâ yokdur. Belki inkâr ederler ve sâhibini taşlarlar. Zîrâ insân bilmediği nesnenin düşmanıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder